Bu yazımızda, finansal başarıya ulaşmanın sırlarını keşfedeceksiniz. İmkanlarınızı genişletmenin öneminden, aktif ve pasif gelir arasındaki farklara, genç yaşta zengin olmanın stratejilerinden, büyük düşünmenin ve para ile yaşam enerjisi arasındaki ilişkiye kadar geniş bir perspektif sunuyoruz. Yanlış hedefler ve batık maliyetler gibi yaygın yanılgılardan nasıl kaçınacağınızı, kendi şansınızı yaratmanın yollarını ve daha fazla para kazanmanın maliyetlerini öğreneceksiniz. Para kazanma yolunda iradeye güvenmenin risklerini ve en kötü senaryoları göz önünde bulundurarak, stratejik adımlar atmanın yollarını tartışıyoruz.
Bu tavsiye Robert Kiyosaki'nin "İkinci Şans" adlı kitabından alıntıdır. Kiyosaki, eğer bir finansal planlamacıya giderseniz size para biriktirmenizi ve harcamalarınızı kısmanızı söyleyecektir. Böylece en sevdiğiniz restoranda bir akşam yemeği yemek gibi hoşunuza giden şeyleri yapmayı bırakacaksınız. O halde neden denklemin diğer tarafından bakmıyoruz? Yani neden akşam yemeğinin fiyatının önemsiz hale gelmesi için daha fazla para kazanmanın yollarını bulmuyoruz?
Harcamaları kısmak tutkuyu öldürür. Kimse sabahları masraflarımı kısayım da fazladan birkaç liram olur diye heyecanlı bir şekilde uyanmaz. Çünkü bu motive eden bir şey değildir. Her zaman daha fazla para kazanmaya ve param yetmez demek yerine buna param nasıl yeter demeye odaklanın. Başından beri bu tavsiye iki sebepten ötürü önemlidir:
Gün içinde aldıkları her şeyi tek tek Excel dosyasına yazan insanlar tanıyoruzdur. Bu insanlar sürekli harcama kısmanın yollarını ararlar. Birkaç TL tasarruf etmek için mağaza mağaza gezer ve sevdikleri 20 liralık şeyi almamak için sınırlı iradelerini harcarlar. Tüm bunlar çok fazla enerji gerektirir ve bu enerjiyi daha fazla para kazanmaya harcarsanız çok daha iyi geri dönüşler alırsınız.
Fazla kazanç elde etmek daha fazla sorunu çözmektir. Yani o kadar da korkunç bir şey değildir. Ne kadar çok problem çözerseniz o kadar çok kazanç elde edersiniz. Daha fazla para kazanmanın ve problem çözmenin yolu küçük problemleri çözerek başlamaktır. Bunlar genellikle belirli konularda bilgi eksikliği veya özgüven eksikliği gibi kişisel düzeydeki sorunlardır. Bunları aştıktan sonra daha karmaşık olanlara geçersiniz. Bir problemi çözdüğünüzde çözülmesi gereken başka bir problemin olduğu daha yüksek bir seviyeye geçiş yaparsınız. Ne kadar çok maddi problem çözerseniz o kadar akıllı olursunuz ve o kadar çok kazanırsınız. Bu tam tersi şekilde de çalışır. Ne kadar çok maddi problemi görmezden gelirseniz o kadar çok yoksullaşırsınız.
Bu ders, Dale Carnegie tarafından yazılan "Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak" adlı bir kişisel gelişim kitabından alınmadır. Ancak genel olarak yatırım ve iş dünyasındaki insanlar için son derece yararlı. Fark ettiğiniz üzere kaygı ve streslerimizin büyük bir bölümü paradan kaynaklanıyor. Örneğin, ya bu işe yatırım yapıp başarılı olamazsam, ya bu şirkete yatırım yapıp her şeyi kaybedersem, ya ödünç aldığım parayı geri ödeyemezsem gibi ne zaman finansal bir karar vermeden önce korku ve endişe hissetseniz her zaman kendinize şu soruyu sorun: "Bunu yaparsam en kötü ne ne olabilir?" Carnegie'ye göre gerçekten kötü olduğuna inandığımız şeyler gerçekte düşündüğümüz kadar kötü değildir. En kötü ne olabilir sorusu sizi hemen sakinleştirir ve en kötü senaryonun bile düşündüğünüz kadar kötü olmadığını görmenize yardımcı olur. Dolayısıyla, çoğu zaman en kötü durum gerçekleşse bile bununla kolayca yaşayabileceğinizi fark edersiniz.
Şimdi bunu kendi hayatınızda nasıl uygulayabileceğinize bir bakalım.
Olanları kabullenmek herhangi bir aksiliğin doğuracağı sonuçların üstesinden gelmenin ilk adımıdır. Kaygılanmanın en kötü yanlarından biri konsantrasyonumuzu bozmasıdır. Dolayısıyla, kabullenmek bizi sakinleştirir ve çözüme odaklanmamızı sağlar.
Bir dağa tırmandığınızı hayal edin. Tam yolun yarısındayken etrafa bakıyor ve yanlış dağa tırmandığınızı fark ediyorsunuz. Asıl tırmanmanız gereken dağın sağınızda duruyor. O dağa tırmanabilmek için de bulunduğunuz dağdan aşağı inmeniz, dinlenmeniz, birkaç planlama yapmanız, kısaca en baştan başlamanız gerekiyor. Böyle bir durumda ne yapardınız? Eğer siz de diğer insanlar gibi iseniz yapılacak doğru şeyin bu olduğunu bilmenize rağmen aşağı inmezsiniz. "Bu ne ya böyle? Yanlış dağa çıkmışım, ama aşağı inmekle de uğraşamam şimdi. Buraya gelene kadar canım çıktı. Bunca çabamı hiçe sayamam. Zaten manzara çok da fena değil, kalırım burada." dersiniz.
Çoğumuzun yanlış dağdan ayrılmamasının temel nedeni batık maliyet yanılgısı adındaki bir psikolojik olgudur. Bu, harcamış olduğumuz enerjiye ve paraya değer biçip ileride kaybedeceğimiz enerjiyi ve parayı görmezden gelme eğilimidir. Başka bir deyişle, odağı gelecek yerine geçmişte tutmaktır.
Belki de şu anda bu yazıyı okurken kendinize şahsen ben o dağda olsaydım aşağı iner ve en baştan başlardım diyorsunuz. O halde size şunları sormak istiyoruz: aileniz sizin doktor, mühendis veya avukat olmanızı istedi ve siz de onlar istediği için oldunuz. Şimdi ise yolun yarısına geldiniz ve bunun sizin için yanlış dağ olduğunu bilmenize rağmen hala devam ediyorsunuz. Neden nefret ettiğiniz bir işte çalışıyorsunuz? Neden hala bu mesleği yapmaya devam ediyorsunuz ve muhtemelen hayatınızın geri kalanı boyunca da yapmaya devam edeceksiniz? Neden toksik olduğunu bildiğiniz bir ilişkiniz var? Hala neden sürdürmeye çalışıyorsunuz? En basitinden sigarayı bıraktığınızı söylüyor ve bir daha içmeyeceğinize dair söz veriyorsunuz, ancak son paketi çöpe atmak yerine odanızda bir yerde saklıyorsunuz. Demek istediğimizi anladınız, öyle değil mi? Batık maliyet yanılgısı kurbanı olduğumuz en yaygın ve en tehlikeli bilişsel yanılgılardan biridir. Bunu anlamak hayatınızı değiştirecektir.
Açıkçası bu yapması oldukça güç bir şey, ancak harcadığımız parayı, zamanı ve enerjiyi görmezden gelmek için elimizden geleni yapıyor ve kendimize her zaman geçmişin geçmişte kaldığını bir şeyin gelecekteki başarısı söz konusu olduğunda onun önemsiz olduğunu hatırlatmalısınız. Kendinize şu soruyu sorun: "Bugünden başlayarak şu anda bildiklerimle bu işe veya ilişkiye yatırım yapmaya devam eder miydim?" Yani bugünden itibaren karara bağlı kalmak mantıklı mı, değil mi? Eğer cevabınız hayır ise yapmayın. Dürüst olmak gerekirse bunu yapmak her seferinde daha da zorlaşacak. Tüm o emekleri ve parayı bir kenara atmak çok acı verici olacak. Ancak, uzun dönemde buna değecektir. Örneğin, üniversite zamanı diploma tezi için 1.5 yıl boyunca çalışıp tezin % 45'den fazlasını tamamladığınızı düşünün. Ancak daha sonra yanlış dağa tırmandığınızı fark ettiniz. Bu yüzden de derslerinizi uzatıp tüm emeklerinizi çöpe atmaya ve sıfırdan başlamaya karar verdiniz. Geriye dönüp baktığınızda kesinlikle buna değdiğini göreceksiniz.
Finansal kitaplar okumaya yeni başlayan birçok insan "Zengin Baba Yoksul Baba" kitabını okur. Bu kitaptan alınabilecek en önemli ders aktif ile pasif arasındaki farktır. Zengin baba aktifi cebimize para koyan şey olarak tanımlarken, pasifi cebimizden para çıkaran şey olarak tanımlar. Bu ders oldukça kolay olmasına karşın gerçek hayatta uygulaması oldukça zor bir derstir.
Zengin baba, zengin olmanın kolay olduğunu ve yapılması gereken tek şeyin daha fazla aktif satın almak olduğunu söyler. Eğer bunu yaparsanız zengin olursunuz. Kitabı okuduktan sonra yapacağınız her alışverişin farkına varacak ve daha fazla aktif satın almaya odaklanacaksınız.
Kredi kartı kullanıyorsanız, muhtemelen kredi kartlarında faiz oranlarının oldukça yüksek olduğunu biliyorsunuzdur. Belirli bir süre içinde geri ödeme yaptığınız sürece faiz uygulanmaz. Ancak, o süreyi kaçırırsanız yüksek bir faiz uygulanır. Parayı geri ödemek için iki seçeneğiniz vardır:
En iyi seçenek birincisidir. Hem masrafsız hem de yapılışı oldukça kolaydır. Sırf bunun için para ödemenin bir anlamı yoktur. Her ay aynı gün için takviminize hatırlatıcı kurun ve uygulamaya girip tek bir tuşla ödemeyi yapın. Sonuçta ücretsiz bir yol varken aylık 3 dolar ödemek oldukça saçmadır. Ancak, takvim bildirimi ve ödeme kolaylığı olmasına rağmen yine de ödemeyi unutabilir ve daha yüksek faizler ödeyebilirsiniz.
Paranız söz konusu olduğunda ister yatırım yapın, ister tatil için para biriktirin veya borcunuzu ödeyin bunu otomatik hale getirmediğiniz sürece bu gerçekleşmeyecektir. İrade gücünüzün ne kadar güçlü olduğu ya da ne kadar disiplinli olduğunuz önemli değildir. Her şekilde başarısız olursunuz. Finans bakımından değil diğer alanlar için de bu geçerlidir, çünkü biliyoruz ki iradeye güvenmek asla işe yaramaz. Konu para olduğunda işin %90'ından fazlası çoğunlukla psikoloji ve duygulardır. Otomasyonun güzelliği, duygusal ve psikolojik direncin çoğunu ortadan kaldırmasıdır. Bir kez ayarlarsınız ve unutursunuz. Bu yüzden, gelecekteki kendinize bir iyilik yapın ve işleri otomatik hale getirin.
Her şeyin bir fiyatı vardır, ancak hepsi etiketlerde gözükmez. Çok para kazanmak, kendi işinizin patronu olmak ve başarılı bir işe sahip olmak istiyorsunuz, ancak bunların hepsini ödemeniz gereken bedeli anlamadan yapmaya çalışıyorsunuz.
Size gelip profesyonel bir MMA (Mixed Martial Art) dövüşçüsü olmak ve UFC (Ultimate Fighting Championship)'de dövüşmek isteyip istemediğinizi sorduğumuzu hayal edin. Muhtemelen bu adamlar gibi dövüş becerilerine ve harika bir vücuda sahip olmanın mükemmel olacağını düşünürsünüz. Ancak biraz düşündükten sonra teklifimizi reddetme olasılığınız yüksektir. Bunun nedeni, bırakın profesyonel olmayı ortalama bir seviyeye gelmek için bile muazzam miktarda sıkı çalışma, zaman ve muhtemelen birkaç ciddi sakatlık gerektiğini bilirsiniz. Bu teklifi reddederiz, çünkü her gün veya iki günde bir 5-6 saatinizi spor salonunda geçirmek istemezdiniz. Hayatınız boyunca diyet yapmak ve tatsız yiyecekler yemek istemezdiniz. Partnerinizle onunla yeterince vakit geçirmediğiniz için tartışmak istemezdiniz. Kısaca tüm bu fedakarlıkları yapmak istemezdiniz. Sonuçta bir MMA dövüşçüsü olmanın bedeli oldukça yüksektir ve siz bunu ödemek istemezsiniz. Kimse sizi bu teklifi reddettiğiniz için deli ya da korkak olarak adlandırmaz, çünkü çoğu kişi bunun maliyetinin çok yüksek olduğunu bilir.
Az önce verdiğimiz bu örnek, bir işletme sahibi olmak ve çok para kazanmak için de geçerlidir. Bunun yüksek bir maliyeti vardır. Başarılı bir iş sahibi olmak büyük bir boksör, yazar, şarkıcı ya da doktor olmak gibidir. Çoğumuz ortalama bir doktor olabilmek için yıllarca çalışmamız gerektiğini biliriz, ancak aynı mantığı daha fazla para kazanmak için uygulamayız. Çünkü bunun hızlı, kolay ve acısız olmasını bekleriz. Örneğin, hiç boks deneyimi olmayan kilolu bir adamın deneyimli bir boksöre karşı dövüş kazanmasını beklemezsiniz, ancak söz konusu iş kurmak olduğunda çoğumuz böyle yaparız.
Çoğumuz hiç iş kurmadık veya okulda bu konu hakkında bir şey şey öğrenmedik. Ayrıca, çoğumuz finansal ve iş becerileri çok zayıf olan ailelerden geliyoruz. Aynı o kilolu adam gibiyiz. Buna rağmen dövüşe başlamayı birkaç yumruk sallamayı ve deneyimli rakibi knockout etmeyi bekliyoruz. Bu yüzden, çoğu insan bir işe başladığında birkaç başarısızlıktan sonra ekonomiyi veya rekabeti suçlayarak pes eder. Ancak gerçek şu ki, maliyeti anlamamışlar ve bunu ödemeye istek duymamışlardır. Bir şeye başlamak istediğinizde önce maliyetini anlayın, sonra bunu ödemeye gerçekten istekli olup olmadığınızı gözden geçirin.
Yaptığınız şeyin yüksek maliyetli bir şey olduğunu bildiğinizde birkaç hata yapsanız bile hemen vazgeçmezsiniz. Maliyeti anladığınızda bu bedeli ödemek için hayatınızda bir dengesizlik oluşturmanız gerektiğinin ve aile, arkadaş ve eğlence gibi şeylerden fedakarlık etmeniz gerektiğinin farkına varırsınız.
Belki bu fotoğrafı bir yerde görmüşsünüzdür. Bu, tatile çıkan yaşlı bir çiftin fotoğrafı. Ne yazık ki o kadar yorulmuşlar ki tekne turunun tadını bile çıkaramıyorlar. Yanlış anlaşılmasın bu çiftle dalga geçmiyoruz. Eğer günde 5 Dolar gibi bir miktar biriktirir ve bunu uzun vadede yatırıma dönüştürürseniz 40 yıl içinde 1 milyon Dolar'dan fazla paranız olur ki, bu doğru ve kesinlikle mantıklı.
Her ne kadar küçük bir miktar yatırım yapma ve milyon Dolar'lara sahip olma olasılığı heyecanlandırsa da bu kısa bir heyecandır. Evet milyon Dolar'lara sahip olursunuz, ama o zamana kadar yaşlanmış olacaksınız. Tekerlekli sandalyede hayatınızı sürdürürken zengin olmak ister misiniz veya enerjinizin olmamasına rağmen tatile gidip uyuya kalmak ister misiniz? Yani tabii ki milyon Dolar'lar istersiniz, ama 70 yaşınıza geldiğinizde değil. Sonuçta yaşlandığınızda fiziksel yardıma ihtiyaç duyacak haldeyseniz güzel bir arabanızın olmasının hiçbir anlamı olmaz.
M.J. Demarco tarafından yazılmış olan "Milyonerliğe Hızlı Geçiş" adlı kitap bir iş kurarak, bir şeyler icat ederek ya da basitçe gençken size çok para kazandırabilecek şeyler oluşturarak hızlı bir şekilde zengin olmak ve erkenden emekli olmakla ilgilidir. Hızlı bir şekilde zengin olmak deyince kulağa kandırmaca gibi geldiğini biliyoruz, ama yazar bundan bahsederken sadece birkaç hafta ya da ay içinde zengin olmayı kastetmiyor. Örneğin, bir iş kurduysanız 5 ile 10 yıl boyunca bunun üzerinde çalışmanız gerekiyor, ancak bir kere başarıyı yakaladınız mı bir daha hayatınız boyunca çalışmanıza gerek kalmaz. Yazarın hızlı bir şekilde zengin olmak diye bahsettiği şey işte budur. Ayrıca, baktığımızda 10 yıl, 40 yıla kıyasla oldukça hızlı bir süredir.
En sevdiğim kitaplardan biri olmasına ve herkese tavsiye etmeme rağmen bu kitapta hoşuma gitmeyen şey uzun dönemli yatırımlarla alay etmesidir. Daha önce de söylediğimiz gibi, bir iş kurmanın belli bir maliyeti vardır. Bazı insanlar işlerinden gayet memnundur. Dolayısıyla büyük bir şeye sahip olmanın stresini ve sorumluluğunu almak istemez. Bu tür insanlar için ortalama bir gelire sahip olmak ve 40 yıl boyunca her gün 5 Dolar biriktirmek iyi bir seçenek olabilir. Ancak, bu bir gün sizi zengin edeceğine etmeyecektir. Tabii bu tamamen sizin ne istediğinize bağlı bir şeydir. Eğer erkenden emekli olmak ve hayatınız boyunca bir daha asla çalışmak istemiyorsanız, bu kitaba bir göz atın.
Öte yandan işinizden memnun ve uzun dönemli yatırımlarınız ile mutluysanız olduğunuz yerde kalın, ama bileşik faizin sihrini dönem sonunda yaptığını unutmayın. Örneğin Warren Buffett, mal varlığının %90'ı 50 yaşından sonra birikmiştir. Onun becerisi biriktirmektir, ancak sırrı zamandır. Çünkü o çocukluğundan beri yatırım yapmaktadır.
"Büyük Düşünmenin Büyüsü" adlı kitabın yazarı David Schwartz, büyük düşünen insanların yalnızca hayatlarının şu anda ne olduğunu değil ayrıca hayatlarında nelerin mümkün olduğunu ve onlarla neler yapabileceklerini gördüklerini söyler. Öte yandan küçük düşünen insanlar ise, sadece o anda gözlerinin önünde olanı görürler. Başka hiçbir şeyi görmezler. Küçük düşünen biri eski bir eve bakıp "Bu ev çok kötü durumda ve oldukça eski. Bu yüzden, sadece 300 bine satılır" diye düşünürler. Onların aksine büyük düşünenler aynı eve bakıp "Evet burası oldukça eski bir ev, ancak evin etrafına ağaçlar diker bahçeyi temizler ve tadilat yaparım. Mis gibi olur ve sonra da 1,5 milyondan satışa koyarım" diye düşünürler. Basitçe ifade etmek gerekirse biri olanı görür, diğeri ise olabilecek olanı.
Çoğu insan büyük düşünemez. Hatta kendilerinin büyük hayaller kurmasına bile izin vermezler. Tabii ki burada size büyük düşünün, her şey mükemmel olacak demiyoruz. Büyük düşünmek sadece ilk adımdır ve bundan sonra muhtemelen 100 adım daha olacaktır. Diyelim ki, ayda 1.000 Dolar kazanıyorsunuz ve artık büyük hedefler koymaya başlıyorsunuz. Dolayısıyla, ilk büyük hedefiniz ayda 10.000 Dolar kazanmak. Hedefi belirleyip büyük düşünmeye başladığınız anda tıpkı bir GPS gibi hedefinize yönlendirilmeye başlayacaksınız. Dolayısıyla, kısa süre içerisinde davranışlarınız değişecek artık farklı şeyler yapmaya, farklı kitaplar okumaya, farklı videolar izlemeye ve belirli arkadaşlarınıza hayır demeye başlayacaksınız.
Büyük düşünmek büyük şeyler yapmaya, büyük şeyler yapmak da büyük şeylere sahip olmaya yol açar. Yani önce dönüşmek istediğiniz büyük insana dönüşürsünüz, sonra o büyük insanın yaptığı şeyleri yaparsınız. Ancak işte o zaman büyük insanın sahip olduğu şeylere sahip olursunuz. Çoğu insan tam tersinin doğru olduğuna inanır. Önce aylık 100.000 Dolar verin, sonra aylık 100.000 Dolar geliri olan kişinin yapacağı şeyleri yapmaya başlayınca o kişi olurum diye düşünürler. Fakat bu durum böyle işlemiyor. Önce o kişi olmalısınız, ondan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Ayrıca, eğer kendinize büyük düşünme izni vermezseniz bu hedefleriniz gerçekleşmeyecektir.
Büyük düşünmek hakkında çok önemli iki ders vardır:
"Ya Paran Ya Hayatın" adlı kitabın yazarı Vicki Robin ve Joe Dominguez, çoğumuzun çalıştığımız işin hayatımızı desteklediğine inandığımızı, ancak gerçekte işimizin hayatımızın ta kendisi haline geldiğini söylüyorlar. Çoğumuz haftanın 40 saatten fazlasını para kazanmak için çalışarak geçiriyoruz. Örneğin, sabahlarımızı hazırlanmak, işimize gidip gelmek, işimiz hakkında düşünmekle geçirirken; akşamlarınızı ve hafta sonlarınızı işinizi unutmak ve rahatlamak için eğlencelerle geçirebilirsiniz.
Neredeyse tüm hayatımız işimiz etrafında şekilleniyor ve bunun nedeni de para kazanmak. Bu şekilde baktığınızda hayatınızı para için sattığınızı bariz şekilde fark ediyorsunuz. Para eşittir hayat enerjisi, paraya yaşam enerjisi olarak bakmaya başladığınızda onu nasıl harcadığınızı daha fazla farkedersiniz. Ne zaman bir şey satın almak isteseniz kendinize bunun yaşam enerjinize deyip değmeyeceğini sorun, çünkü fiyatları TL, Dolar ya da Euro olarak değil de hayatınızın saatleri ya da haftaları olarak görün. Örneğin, almak istediğiniz yeni telefon artık 30.000 TL değil. Hayatınızın 2-2,5 ayını sevmediğiniz bir işte çalışarak geçirmek demektir.
Bunun için kendinizi her alışverişte suçlu hissetmeye zorlamak ve böylece o alışverişi yapmaktan vazgeçmek olduğunu düşünüyorsunuz, ama tam olarak öyle değil. Paranızı yaşam enerjiniz olarak gördüğünüzde birdenbire ona daha fazla değer vermeye başlarsınız ve daha fazla değer verdiğinizde de muhtemelen bir kez giyeceğiniz ikinci bir çift ayakkabıyı satın almak yerine onu gerçekten istediğiniz şeylere harcamaya başlarsınız.
İşte size bir soru, sizce yaşam enerjinizin bedeli nedir? Her bir saatinizin gerçek değeri ne kadar? Bunu hesaplamanın en geleneksel yolu net maaşınızın miktarını almak ve bunu çalışmanız gereken saat sayısına bölmektir. Örneğin, ayda 170 saat çalışıyorsanız ve aylık net maaşınız 17.000 TL ise, 17.000 TL'yi 170'e böldüğünüzde saat başına 100 TL'ye eşittir. Ancak bu o kadar da basit değil. Gerçek saatlik ücretinizi hesaplamak için işinizle ilgili her şeyi, yani harcadığınız zaman ve para gibi diğer faktörleri de hesaba katmanız gerekir. Ulaşım masrafları, dışarıda yemek yemenin maliyeti, işiniz orada olduğu için pahalı bir şehirde yaşamanın maliyeti ve iş sebebiyle oluşan stres nedeniyle ödemeniz gereken tıbbi masraflar gibi işinizi sürdürmek için harcamanız gereken tüm parayı düşünün. İşle ilgili tüm bu masrafları düşmeniz gerekir. Hayat enerjinizin her bir saati için ne kadar kazandığınızı bu şekilde bileceksiniz.
Zaman geçtikçe iş dünyasında şansın gücüne olan inancınız azalır. Çoğu zaman insanların şans olarak adlandırdığı şey birçok eylemde bulunmanın bir sonucudur. Örneğin, bir arkadaşınız ile yatırım amaçlı bir gayrimenkul arıyorsunuz. Arkadaşınız gidip 10 daire baktığı yerde siz 100 daire bakıyorsunuz. Sizce kim daha şanslı olur? Elbette siz daha şanslı olursunuz, ancak dışarıdan bakıldığında sanki harika bir mülke rastlamış ve onu satın almış gibi görünürsünüz. Yani ne kadar çok eylemde bulunursanız şanslı olma ihtimaliniz o kadar artar. İşte bu yüzden, harekete geçen insanlar daha şanslı olurlar. Çünkü kendi şanslarını kendileri yaratırlar.
Örneğin, Warren Buffett hayatı boyunca 400'den fazla farklı şirkette hisse sahibi olduğunu, ancak en önemli kazançlarını bunların sadece 10 tanesinden elde ettiğini itiraf etmiştir. Birçok büyük şirket de bu gerçeğin farkındadır.
Örneğin, Netflix'in ürettiği tüm dizileri gözden geçirirseniz bunlardan sadece birkaçının önemli başarılar elde ettiğini görürsünüz. Bunun farkına vardığınızda birçok şeyin başarısız olmasının ya da ters gitmesinin normal olduğunu daha rahat kabul edersiniz. Bazen hayatınızı değiştirmek için ihtiyacınız olan tek şey sadece bir fikir, bir kitap, bir cümle, bir kişi veya bir video olabilir. Dışarıdan bakanlar şansınızın yaver gittiğini ve başarılı olmanıza yardımcı olan o bir kişiyle tanıştığınızı düşünecekler. Ancak bilmedikleri şey, o bir kişiyle tanışabilmek için 50'den fazla kişiyle iletişime geçtiğinizdir. Gördüğünüz üzere kendi şansınızı kendiniz yarattınız.