Borsada nasıl ve ne kadar para kazanılır sorusuna cevap ararken, aktif ve pasif yatırım seçeneklerini göz önünde bulundurmak önemlidir. Borsada başarı, beceri ve şansın etkisiyle şekillenirken, kurumsal trader'lar genellikle bu dengeyi profesyonelce yönetir. Uzun ve kısa vadeli yatırımcıların getirileri farklılık gösterirken, fonların sunduğu kazançlar da dikkate alınması gereken önemli bir faktördür. Borsada vadeye göre kazançlar, yatırım stratejinizi belirlerken size yön gösterir. Bu yazıda, borsada kazanç elde etmenin temel dinamiklerini inceleyeceğiz.
Borsadan nasıl para kazanacağımız birçoğumuz için önemli bir soru. Özellikle borsada yatırıma başlamayı düşünenler acaba borsa gerçekten bir kazanç vaat ediyor mu yoksa bir kumar aracı mı diye merak ediyorlar. Çevrelerinden kısa sürede 3 kat 5 kat kazanmışları görüp heveslenenler olduğunu görüyoruz. Bu yazımızda gerçek bir yatırımcının borsada ne kadar kazanç elde edebileceğini ve uzun vadede dünyadaki en iyi yatırımcıların ne gibi performanslar ortaya koyduklarını inceleyeceğiz. Ayrıca, profesyonel yöneticilerin elde ettikleri getirileri anlatacağız. Bu sayede biz de bu işe gönülden kendimizi adarsak ya da pasif ve güvenli bir şekilde bir sepet portföyü oluştursak elde edebileceğimiz kazancı anlamış olacağız.
Öncelikle, aktif yatırım ve pasif yatırım arasındaki farkı anlatarak başlayalım. Aktif yatırımcılar hangi hisselerin diğerlerine kıyasla daha fazla yükseleceğini, hisseyi ne zaman alıp ne zaman satabileceklerini doğru zamanlamayla yapabileceklerini düşünen yatırımcılardır. Genelde sosyal medya paylaşımlarını, borsa eğitimlerini ya da bu konuda konuşan uzmanları, Türk eğitmenleri düşündüğümüzde aktif yatırmı anlatırlar. Derler ki hisse senedini şöyle alın, şöyle satın hedef fiyat belirleyin. Bazıları 52 haftalık ortalama yukarı kırdığında alın, aşağı kırdığında satın. Bu tarz basit yöntemler önerebilirler.
Hisse fiyatının nasıl hesaplayacağınızı anlatırlar. Fakat bu gerçekten olumlu sonuç vermekte midir? Bu bir soru işareti, çünkü piyasada birçok farklı oyuncu var. Başta içerden şirketler hakkında gizli bilgileri ilk elden öğrenenler var, kurumsal işlemciler, trader'lar var. Bunlar çok ciddi hacimde işlem yapıyorlar ve fiyatları yön verme yeteneğine sahipler. Bunun dışında gerçek anlamda profesyonel yetenekli bazı yatırımcıların da olduğunu biliyoruz. Bu kadar profesyonelin içinde borsaya yeni başlamış ya da borsada tecrübesi olsa dahi sınırlı bir donanım ya da yetenek ile işlem yapan yatırımcıların şansı haliyle azdır.
Pasif yatırmda ise hisseleri mümkün olduğunca çeşitlendiriliriz. Pasif yatırımcılıkta bir endeks fonu almak da bir tercihtir. Endeks fonu almasak bile eğer endeks fonunun yönetim ücretini veya komisyonunu ödemek istemiyorsak mümkün olduğunca çeşitli bir sepet portföyü yapıp alımları zamana yayarız, yani bir anda bütün alımları yapmayız. Her ay düzenli alım gibi bir planlama yaparız ve aldığımızda uzun süre tuttup amacımız şirketin karına ortak olmaktır. Birçoğumuz için pasif yatırım yapma hem daha az zaman alır hem daha az risklidir hem de daha çok kazandırır.
Aşağıdaki grafikte uzun dönemli olarak bir yatırımcının başarısında becerinin ve şansın payını göstermektesiniz. Kısa vadede şansın payı, yani sıfır yılında, %100 iken payda uzadıkça %20'lere %10'a kadar düşmektedir. Fakat 40 yıl 50 yıl yatırım yapan büyük yatırımcılara sorduğumuzda bu başarıyı elde ederken muhakkak şanslarının olduğunu vardı ve bir iki yanlış tercih yapsalardı buraya gelemeyeceklerini ya da bir iki doğru tercih yerine başka bir tercih yapsalardı bu performansı gerçekleştiremeyeceklerini söyleyeceklerdir. Bu nedenle, yıllar geçse de muhakkak şansın payı önemini korumaktadır.
Becerinin payı ise özellikle uzun vadede yatırım yapanlar için ancak 10 yıl 20 yıl sonra ortaya çıkacaktır. Kısa vadede hisselerin fiyat hareketlerini tahmin etmek çok zordur. Fakat günlük trade eden biri alıyor satıyor vesaire çok daha kısa bir sürede becerikli olup olmadığını anlayacaktır, yani trade eden kişilerin 10 yıl 20 yıl beklemesine gerek yoktur.
Yazının başında aktif yatırımcıların en büyük rakiplerden birinin kurumsal trader'lar, yani kurumsal işlemciler, olduğunu söylemiştik. Bunlardan biri de "Bank of America" (BoA), yani Merrill Lynch. Aşağıdaki grafik 2018-2019 yıllarında Merrill Lynch'in günlük işlem faaliyetlerinde elde ettiği getirileri görmekteyiz. Yaklaşık 50 günde 0 ila 25 milyon Dolar arasında, 130 günde 25 ila 50 milyon Dolar arasında, yaklaşık 60 günde 50 ila 75 milyon Dolar arasında para kazanmıştır. Günde 100 milyon Dolar'dan fazla kazandıkları günler bile olmuştur. Fakat zarar ettikleri gün sayısı neredeyse 0'a yakın, yani 3-5 gün haricinde zarar ettikleri gün olmamış. Genelde hep pozitif dairede kalmışlar. Ortalama günlük kazançlarının 40 milyon Dolar olduğunu varsayarsak ve bunu 200 işlem günü ile çarparsak, demek ki yıllık yaklaşık 8 milyar Dolar işlem kazançları var.
Merrill Lynch bu kadar para kazanırken küçük yatırımcıların kadar para kaybetmeleri gerektiğini basit bir şekilde hesaplayabiliriz. 8 milyar Dolar'ı, örneğin 1 milyon kişiye bölersek, kişi başı 8 bin Dolar kaybetmesi gerekiyor ki Merrill Lynch bu kadar para kazansın.
Aynısı tabi diğer kurumsal yatırımcılar için de geçerli. Aşağıdaki grafik de Goldman Sachs'ın 2018 yılı günlük işlem getirilerini göstermektedir. Yeşil ile çerçeveye alınan günler pozitif günler, kırmızılar ise negatif günleri göstermektedir. Gördüğünüz gibi Goldman Sachs'ın oldukça başarılı, pozitif günlerin ağırlıkta bastığı bir performansa sahip. 25 milyon Dolar'dan daha negatif zarar ettiği gün sadece 8 iken, 100 milyon Dolar'dan fazla kazandığı gün sayısı 12 ve genelde 25 milyon Dolar'ı geçmeyi başarmış. Merrill Lynch'e benzer bir sonuç görmekteyiz.
Sadece bu iki kurumun kazandığı tutar bile trade yapmanın ve büyük oyunculara karşı savaşmanın ne kadar mantıksız olduğunu gösteriyor, ama bunları verirken ayrıca aracı kurumların komisyon getirileri var, içeriden öğrenenlerin yaptığı kazançlar vesaire onlara hiç değinmiyoruz.
Pratikte işlem hacmi ile getiri arasında bir ilişki vardır. Aşağıda grafini verdiğimiz çalışma literatürdeki en kapsamlı çalışmalardan biridir. 66.000 adet yatırımcıya ait işlem hacmi ve getiriler incelenmiş. İncelemenin sonucunda işlem hacmi miktarı, yani gri renkli olan çubuk "Turnover", arttıkça getirilerin, yani siyah renkli olan "Net Return"lerin, düştüğü görülmektedir. S&P 500 endeksi ile kıyasladığımızda en çok getiriyi neredeyse hiç işlem yapmayanlar göstermiş.
Bütün portföyü yaklaşık 5 aydır devri daim yapan bir yatırımcı ise normalde uzun vadeli hisseleri tutan birinden %30 daha az kazanç elde edebileceğini görüyoruz. Yani işlem açma arttıkça kazanç azalmış. Türkiye'de ortalama bir yatırımcının işlemi hacmi 5 aylık çubuktan bile daha kısadır. Çünkü biz sanırım 20-30 gün arasında bütün hisseleri al sat yapıyoruz. Amerika'daki en çok trade eden gruptan bile daha kötü durumdayız. Demek ki muhtemelen bizdeki işlemlerin ortama getirileri daha da aşağıya inecektir.
Sosyal medyaya girdiğimizde birçok yatırımcının "ben %50 kazandım, %100 kazandım, son yılda şu kadar kazandım" diyen birçok kişiye denk geliyoruz ya da "uzun vadede %8 kazanç iyi bir kazançtır" dediğimizde bunu beğenmeyenler çıkıyor. Peki dünyanın en iyi yatırımcıları hangi oranlarda getiri elde etmiş, aşağıdaki grafikte görmekteyiz.
Yatay eksende yatırım yapılan yıl sayısı, dikey eksende ise endekse kıyasla performanslar görünmektedir. Elimizdeki verilere göre en uzun süre yatırım yapmış kişiler; Warren Buffett 57 yıl ve Philip Carret ise 55 yıl yatırım yapmış. Walter Schloss ise yaklaşık 49 yıl yatırım yapmış. Warren Buffett dünyanın en zengin yatırımcısı olarak biliniyor, hatta 1990'ların başında dünyanın en zengin kişisiydi aynı zamanda. Buffett sadece endeksi yaklaşık %13 oranında geçebilmiş ve hem 20 yıldan uzun süre yatırım tecrübesine sahip hem de endeksi %10 oranından daha fazla geçmiş isimlere baktığımızda sadece 4 isim görüyoruz; George Soros, Prem Watsa, Shelby Davis ve Warren Buffett.
Waren Buffett'ı biliyoruz, dünyanın en büyük yatırım şirketlerini yönetiyor. George Soros büyük bir milyarder. Shelby Davis ismini çok duymadık, ama 100 milyar Dolar'ın üstünde bir fon yönetiyor. Prem Watsa da bir milyarder. Yani sadece 4 yatırımcı %10'dan fazla indeksi geçme becerisi göstermiş. Sermaye piyasalarının tarihine baktığımızda yüz milyonlarca borsa yatırımcısı var ve sadece 4'ü sürdürülebilir olarak %10'un üstünde endeksi geçmeyi başarmış.
Ama X (Twitter)'da endeksi %30 geçebileceğinize inanıyor musunuz diye sorsak, eminiz ki insanların en az %40'ı, yani onbinlerce kişi diyecek ki, evet ben endeksi en az %10 geçerim ve bu iddiaya sahibim. Ama insanların bu inanca sahip olmalarının nedeni rasyonel değil, aşırı öz güvene dayanmaktadır.
Biraz da fonların performanslarını inceleyelim. Aşağıdaki grafikte Amerika'daki "Hedge" fonların ortalama getirisiyle S&P 500 endeksinin getirisi kıyaslanmış. Koyu lacivert renk Hedge fonlarının getirisini, açık mavi de S&P 500 getirilerini görmektesiniz.
Hedge fonları dünyanın en iyi ve en yetenekli yatırımcıları idare ediyor. S&P 500 endeksi de sıradan bir endeks fonu, hisselerin birleştirilmesiyle herkesin basit bir şekilde yatırım yapabildiği bir fon. 1997'den 2016'ya kadar getirileri baktığımızda yılların çoğunda S&P 500'ün getirsi daha yüksek olduğunu, hatta ortalama getiri olarak da Hedge fonları geçtiğini görmekteyiz.
"Borsada Rastgele Seyir" kitabının yazarı Burton Makiel'in bir çalışmasında 1970'lerde en iyi performans gösteren 20 fonu incelenmiş. Bu fonların 1980'lerdeki 10 yıllık dönemde nasıl getiriler getirdiklerini görelim. En iyi performansı gösteren fonlar 1970-1980 arasında ortalama %19 getiri elde etmiş. Ortalama hisse senedi fonlarının getirisi ise %10 olmuş. 1980'lere gelindiğinde ise bu en iyi fonların ortalama hisse senedi fonlarından daha düşük getiri elde ettiği görülmüş. Bu da şansın yetenekten daha ön planda olduğunu göstermektedir.
Aynı çalışma 1980-1990'larda yapılmış. 1980'lerde en yüksek performans gösteren 20 fonun takip eden dönemdeki performanslarına bakılmış ve yine onların da takip eden 10 yıllık dönemde endeksin altında kaldığı görülmüş. Eğer şans faktörü performansın içinde olmasaydı, 10'ar yıl gibi uzun bir dönemde, yüksek performansın devam etmesini beklerdik. Ancak, öyle bir şey görmemişiz. En iyi 20 fonun ortalamasına bakıyoruz ve ona rağmen sonuç değişmiyor.
Yukarıdaki grafikte yine Amerika'da yapılmış bir analizi görüyoruz. 1970'den 2005 yılına kadar hisse senedi fonlarının performansı incelenmiş. 1970'de toplam 355 adet fon varmış ve 2005'e kadar bunların sadece 132'si varlığını sürdürmüş. Diğer 223 fon kapanmış. Genelde hisse senedi fonlarında kapanmanın nedeni kötü performanstır. Eğer düşük performans gösterirseniz yatırımcı çekemezsiniz ve kaparsınız.
Aradan geçen 35 yılda varlığını koruyan fonların getirileri endekse kıyasla performansları incelendiğinde 60 adet fon negatif getiri elde etmiş, 48 adet fon ancak piyasa getirisi kadar getiri elde etmiş ve toplam 355 adet fondan sadece 2'si yıllık birleşik olarak %4 üzerinde getiri elde etmiş. Yani piyasayı yenme becerisini gösteren fon sayısı sadece 2 diyebiliriz. 15 adet fon piyasayı ortalama %1 geçebilmiş ve 7 adet fon da %2 geçebilmiş. Fakat 355 adet fon olduğunu düşünürsek sadece 24 fon şans eseri olarak bu performansı sergilemiş olabilirler. Bu nedenle, fon yatırımcılarının endeksin altında performans gösterdiği çok açık bir gerçek.
Amerika'da artık bu durumun farkına varıldığı için aktif fonlardan pasif fonlara ciddi geçiş söz konusu. Pasif fonlar bildiğiniz gibi belli bir endeksi takip ediyor ve çok düşük bir komisyon ücreti alıyorlar. İnsanlar şunu düşünüyor, pasif fonların getirisi daha belirgin, daha net ve aktif fonları geçiyor. Ben neden aktif fona bu kadar yüksek komisyon ücreti vereyim? Bu nedenle, aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi 2009-2019 arasında yaklaşık 1,5 trilyon Dolar'lık para aktif fondan pasif fona transfer olmuş. Bu nedenle, Amerika'daki insanlar da aktif fonlar yerine pasif fonlara yatırım yapmayı tercih ediyor.
Borsada sepet portföy oluşturduk, aldık ve hiç satmadık. Peki uzun vadede ne kadar bir getiri bekleriz? Aşağıdaki grafikte yine "Borsada Rastgele Seyir" kitabından bir analiz sonucu var. 1 yıllık dönemde zarar etme riskimiz %26 ve %52 ihtimalle ise kar elde edeceğiz.
Fakat vadeyi 5 yıla çıkardığımızda zarar etme riski azalıyor. 10 yılda neredeyse sıfıra düşüyor. Tabi bu Amerika için bir veri ve 1950-2002 yılları arasında. Örneğin, 1929'da yatırım yapanlar 20 yıl sonra da zarar edebiliyorlar. Fakat vade uzadıkça, özellikle 25 yıl boyunca yatırım yaparsak, standart sapmanın azaldığını görüyoruz. Yani %8 ile %17 arasında getiri elde etmeyi başarmışlar.
Türkiye'de yapılan araştırmalarda da benzer bir sonuç görüyoruz, yani 10 yıl boyunca yatırım yapıldığı halde kâr edilemeyen bir dönem olabilir. Örneğin, 2000'de yatırım yapanlar birkaç yıl sonra halen daha zararda olabilirler ya da 2013'te borsaya girenlerin getirilerini enflasyondan arındırdığımızda 6-7 yılda ancak kendini kurtarmış olabilirler. Fakat vade 10 yılı geçince riskimiz iyice azalıyor. Ayrıca, yatırımları belli bir yılda değil de yıllara dağıtarak yaptığımızda aradan 5, 10 veya 20 yıl geçtikten sonra zarar etme riskimiz iyice düşük olacaktır.
Yukarıdaki grafikte Türkiye'de 2000 yılında BIST 30 hisselerine 3'er ay arayla 100'er Dolar yatırdığımızda portföyümüzün nasıl geliştiğini görüyoruz. Turuncu çizgi toplam yatırdığımız tutarı ve mavi çizgi de portföyümüzün ulaştığı büyüklüğü gösteriyor. Tabi 2013 yılına kadar oldukça üstün bir performans var. Sadece 5.000 dolar yatırmışız ve varlığımız 25.000 Dolar olmuş. 2013'ten sonra Türkiye konjonktürel olarak çok olumsuz bir döneme girdi ve Dolar ciddi bir ralli yaptı. Fakat ona rağmen düzenli alım yapan biri Dolar bazında da olsa parasını yaklaşık iki kat büyütmeyi başardı.
Muhtemelen gelecekte daha pozitif bir sonuç ile karşılaşabiliriz. Fakat zamana yayarak alım yaptığımızda Dolar bazında da belli bir kazanç elde edebildiğimiz görünüyor. Grafik 20 yıllık olsa da bu paraların bir kısmını yeni koyduk ve ortalama yatırım bekleme süremiz 10 yıl ve 10 yılda Dolar bazında iki kat kazanmışız. Bu da yaklaşık Dolar bazında %7-8 birleşik getiridir.
Yukarıdaki grafikte ise 1986'dan günümüze hazine bonusu, mevduat faizi, borsa, Dolar, Dolar'ın bankada değerlendirilmesi ve altını kıyaslanmış. Uzun vadede borsanın diğer yatırım enstrümanlarından daha yüksek performans gösterdiği ve yıllık geometrik olarak birleşik getirisi %6.8, yani enflasyonun üstünde. Her yıl ortalamada %7 getiri sunduğu ortaya çıkmış. Bu da aslında fena bir getiri oranı değil.
Özetlemek gerekirse borsada şansın payı yetenekten çok daha fazladır. Ancak 10 yıldan 20 yıldan sonra beceri daha ön planda olmaya başlar. Birçok insan borsada yüksek getiri elde etme potansiyeline sahip olduğuna inansa da uzun vadede endeksi anlamlı bir ölçüde geçebilen yatırımcı sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.
Sosyal medyada, televizyonlarda ya da eğitimlerde gördüğünüz, şu yöntemi kullanırsan bu kadar kazanırsın, böyle yaparsanız çok kazanırsınız gibi yaklaşımlar gerçeği yansıtmamaktadır. Kimse tutan ve kesin olarak çalışan bir yöntemi parayla dahi olsa satmayacaktır.
Fon yöneticilerine baktığımızda fonların önemli bir kısmı maalesef endeksi geçememektedir. Bazı yetenekli fonlar olabilir ya da fona yatırım yapmak da doğru olabilir. Burada asla bir yönlendirme yapmak istemeyiz. Bir çoğumuz fonların sahip olduğu hisseleri alıp satacak vakte sahip değiliz. Trade'e veya kumara meyilliysek kendimiz yatırım yapmak yerine güvendiğimiz bir fona yatırım yapmak daha doğru olabilir.
Eğer kendi kendimize yatırım yapıyorsak işlem hacmi arttıkça kazanç düşmektedir. Ne kadar çok al sat yaparsak kurumsal trader'ların yemi olma riskimiz daha yükselir ve getirimiz düşer. Bu yüzden işlem hacmini azaltmalı ve mümkün olduğunca aldığımız hisseleri tutmalıyız.
Borsada uzun vadede elde edilebilecek getiri, geçmiş istatistiklere baktığımızda, reelde enflasyon üstünde yaklaşık %8-9 olarak beklenmektedir. Gelecekte de böyle bir beklentide olmamız makul olabilir. Tabii sıra dışı bir hal olur, ülke hiç beklenmedik yerlere sürüklenirse, o zaman bu getirleri elde edememe riskiniz artar. Fakat 1990'ların o çalkantılı ortamı ve sonrasında yaşanan 2008 finansal krizi düşünüldüğünde bile Türk borsasına yatırım yapanlar genelde uzun vadede enflasyonun üstünde getiri elde etmeyi başarmışlar.
Borsada riski azaltmak getiriye odaklanmaktan çok daha önemlidir. Uzun vadeli borsada en çok kazananlar en az risk alanlardır. Zannedildiğinin aksine risk arttıkça getiri artar gibi bir durum söz konusu değildir. Bunu birçok farklı çalışmadaki istatistikler desteklemektedir. Riski azaltmak için portföyümüzdeki hisse sayılarını artırmak, aldığımız hisseleri çok uzun süre tutmak ve alımları zamana yaymak önemlidir. Bu üç yöntemi izlediğimizde riski azaltır ve aradan yıllar geçtikten sonra kar etme ihtimalimiz daha çok artacaktır.