Değer Yatırımcılığı Nedir? Yatırım Mı, Trade Etmek Mi?

Değer yatırımcılığı, şirketlerin uzun vadeli ekonomik değerine odaklanarak hisseleri piyasa fiyatlarının altında satın almayı hedefleyen bir stratejidir. Warren Buffett’ın da savunduğu bu yaklaşım, güvenlik marjı ve içsel değer kavramlarına dayanır. Kısa vadeli piyasa dalgalanmaları ve etkin olmayan piyasalar, değer yatırımcısına avantaj sunabilir. Bu blog yazısında, uzun vadeli yatırım ve trade etmek arasındaki farkları, etkin piyasalar teorisini ve değer ile büyüme hisseleri arasındaki farkları inceleyeceğiz.

Değer Yatırımcılığı Nedir? Yatırım Mı, Trade Etmek Mi?
Değer Yatırımcılığı Nedir? Yatırım Mı, Trade Etmek Mi?

Uzun Vadeli Yatırım

Borsada 3 farklı yatırım türü vardır. Bunlardan ilki uzun vadeli yatırımdır. Uzun vadeli yatırım en azından 3 yıl veya 5 yıldan uzun süre borsada yapılan yatırımlardır. Buradaki amaç şirketin uzun vadeli potansiyelini keşfetmek, ona göre yatırım yapmak ve genelde şirketin karlılığı, büyüme oranı vesaire bakmaktır. Piyasa değeri, şirketin karına ve büyüme potansiyeline göre uygun bir seviyede ise yatırımcılar uzun vadeli yatırım yapar.

Kısa Vadeli Yatırım

Bir diğer yatırım anlayışı ise kısa vadeli yatırımdır. Kısa vadeli yatırımı ikiye ayırabiliriz. Temel yöntemlerle şirketin performansına bakarak değerlendirme, diğeri ise teknik analiz yöntemi ile değerlendirmedir. Tabii burada her ne kadar adına yatırım desek de, yatırım anlayışları altında sınıflandırsak da, aslında bunlara ticaret (trade etmek) dememiz çok daha doğru olur.

Temel analiz yapılıyorsa, o anki haber akışına ve kısa vadeli gelecek beklentilerine bakılır. 1 ay, 3 ay, 5 ay veya en fazla 1 yılda pozisyon değiştirilir. Teknik analiz gün içinde saniyelik, haftalık veya aylık sürelerde olabilir. Bu incelenen grafiğe göre değişmektedir. Teknik analizde momentum, son 1 yılda yüksek performans göstermiş hisselerin daha da yükseleceğine inanmak ya da belli bir dönem boyunca belli bir ivmesi varsa o hisse için pozisyon alınır. Bir diğer teknik analiz kolu ise fiyat ve hacimden hareketle geleceği öngörmektir.

Uzun Vadeli, Kısa Vadeli ve Etkin Piyasalar
Uzun Vadeli, Kısa Vadeli ve Etkin Piyasalar

Etkin Piyasalar

Piyasaların etkin olduğuna inanılır. Piyasaların etkin olduğuna inananlar bir yatırım fonu alırlar. Bu yatırım anlayışına sahip yatırımcılar, hisse senedi araştırmak ile uğraşmak yerine endeksi takip eden fonları alırlar. Tabii Türkiye'de maalesef endeksi etkin bir şekilde ucuz maliyetle takip eden fon yok, ama Amerika için genel olarak bu üç yatırım anlayışı kıyasladığımızda piyasa uygulayıcıları açısından etkin piyasalara yatırım yapanların çok daha karlı çıktığı görülmektedir. İkinci sırada uzun vadeli ve son sırada, yani en az para kazanan grup ise kısa vadeli yatırımcılardır.

Bu nedenle, özellikle son yıllarda akın akın insanlar aktif fonlardan etkin piyasaları savunan endeks fonlarına geçiyorlar. Çünkü endeks fonlarının performansı diğer fonlardan ve diğer yatırım tarzlarından daha yüksek çıkmaktadır. Tabii bunların istisnaları var.

Değer Yatırımcılığının Doğuşu

Değer yatırımcılığının doğuşu 1930'larda Benjamin Graham tarafından oluşuyor. Oldukça başarılı iki farklı eseri var. Biri "Akıllı Yatırımcı" kitabı ve diğeri ise "Security Analysis" kitabıdır. Özellikle "Security Analysis" kitabı değer yatırımcılığının temelini atan kitap olarak kabul ediliyor. Bu kitapta vurgulanan 3 temel şey var.

Piyasalar Oynaktır

Piyasalar oynaktır ve aynı şeye, aynı ürüne, aynı kara piyasa farklı zamanlarda farklı fiyat biçer. Zaten bunu görüyoruz. Bir hastalık patlıyor ve bakıyoruz hisselerin fiyatları %50 düşmüş, sonra bir bakıyoruz 2 kat arttı. Sonra bir daha düştü. Hangisi doğru? Demek ki piyasa aslında o kadar da fiyatlama konusunda iyi değil.

Şirketlerin Ekonomik Değerleri

Şirketlerin ekonomik değeri uzun vadede daha duruğandır. Örneğin, bir şirket düşünün süper bir şirketse 2 ay sonra şirketin kötü bir şirket olma ihtimali çok zordur. İyi bir şirket yine iyi bir şirkettir. Yani ciddi bir yapısal değişiklik olmadığı sürece, ani bir değişiklik olmadığı sürece yıllarca bir şirketin değeri çok değişmez. Yani gelecekteki büyüme oranı, uzun vadeli kar beklentisi vesaire değişmez, ama dönemsel olarak oynaklıklar olur. Ama kimse dönemsel olarak işleri kötü gidiyor diye şirketi satmayı düşünmez ya da dönemsel olarak iyi bir sonuç açıkladı diye bir anda şirket hakkındaki fikir değişmez. Yani şirketlerin uzun vadeli görünümleri çok daha durağandır. Kısa vadede haber akışı ve fiyat hareketi çok daha hareketlidir. Bu da alış ya da satış fırsatı yaratır. Eğer uzun vadeli görünümü durağan bir şirketin hisse fiyatı bir anda yukarılara gidiyorsa satış fırsatıdır ya da bir anda inanılmaz bir dip yapıyorsa bu da bir alış fırsatıdır.

Güvenlik Marjı

Benjamin Graham'ın ortaya attığı ve birçok büyük yatırımcı tarafından ilgiyle takip edilen, hatta Seth A. Klarman'ın "Güvenlik Marjı" adında bir kitabı var. Güvenlik marjı, şirket hakkında bir değerleme yaptıktan sonra ancak belli bir iskontoyla o yatırımın yapılmasıdır.

Değer Yatırımcılığında Akademik Tanımlar

Değer yatırımcılığı denince aslında hep aynı şey anlaşılmıyor. Akademik dünyada ya da fon dünyasında kullanılan tanımlar var. Bir Warren Buffett'ın, Charlie Munger'ın düşündüğü tanımlar ya da başka insanların akıllarında geçirdikleri tanımlar var. Fon dünyasında kabul görmüş akademik tanımlara göre hisseler iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi değer hissederleri, diğeri ise büyüme hisseleridir.

Değer Yatırımcılığında Akademik Tanımlar
Değer Yatırımcılığında Akademik Tanımlar

Değer ve Büyüme Hisseleri

Değer hisseleri, satışlara ya da defter değerine (DD) göre ucuz olan hisselerdir. Büyüme hisseleri ise satışlarında ve net karında düzenli olarak daha hızlı bir oranda büyüme olan hisselere büyüme hisseleri denir ve bunları da takip eden büyük endeksler vardır. Örneğin, Russell endeksi değer hisselerine yatırım yaparken bir başka endeks büyüme hisselerine yatırım yapar.

Belli dönemlerde değer hisselerinin performansı daha iyidir, ama özellikle Amerika'da son yıllarda büyüme hisselerinin performansı daha iyi seyretti.

Diğer Faktörler

Bunlar dışında da momentum faktörü vardır. Momentum faktörü akademide genel kabul görmüş haliyle son 1 yılda daha yüksek performans göstermiş hisselerin takip eden dönemde de yüksek performans göstereceğini düşünen yaklaşımdır. Dönem dönem çalıştığı görülmüştür.

Büyüklük faktörü, küçük şirketlerin uzun vadede büyük şirketlere göre daha iyi performans sergilemesidir.

Düşük oynaklık faktörü, şirketin fiyatındaki oynaklık düşükse uzun vadede daha iyi performans göstereceğine inanılan bir yaklaşımdır.

Diğer birçok farklı temel gösterge de olabilir. Akademik çalışmalar, 300'ün üzerinde farklı faktörün hisse performansına etkisini incelemişlerdir.

Değer ve Büyüme Döngüsü
Değer ve Büyüme Döngüsü

Warren Buffett'a Göre Değer ve Büyüme Nedir?

Akademik tanımda ya da fon dünyasında genel kabul görmüş tanımları anlattıktan sonra Warren Buffett'a göre değer ve büyüme nedir, değer yatırımcılığı nedir?

Warren Buffett'a göre bunlardan birini seçme gibi bir durum olamaz. Bu ikisi bir bütündür. Hisseye fiyat veya değer biçilirken muhakkak hem mevcut karlılığına, mevcut satışlarına, piyasa defter değerine, aktiflerine ya da mevcut karına göre piyasa değerine bakılır, hem de büyüme oranı ve gelecekteki büyüme potansiyeline göre bakılır.

Değer ve büyüme konusunda fikir sahibi olduktan sonra ancak hissenin değeri biçilir. Yani bir şirketin belki büyüme oranı düşüktür, ama ucuz olabilir ya da tam tersi yarına göre hissenin fiyatı çok yüksek olabilir. Fakat büyüme oranı çok yüksek olduğu için bu hisseye yatırım uygun olabilir. O yüzden Warren Buffett bunları ayırmamakta ve ikisine bir bütün olarak bakmaktadır.

İçsel Değer

İçsel Değer
İçsel Değer

Warren Buffett'a göre bir hissenin değerini içsel değere odaklanarak bulabiliriz. Bir şirketin gelecek yıllarda elde edecek karlarını tahmin edip belli bir iskontoyla bugüne indirdiğimizde, yani indirgenmiş nakit akım, o şirketin içsel değerini bulabiliriz. Buradaki önemli nokta güvenlik marjını kullanmaktır.

İndirgenmiş nakit akım yöntemiyle böyle karmaşık modeller oluşturmak Warren Buffett'a göre olan bir yaklaşım değildir. Warren Buffett, bir şirketin karlılığı nedir, çok detay hesap yapmadan da ortaya somut bir şekilde çıkacak sonuçlar nedir, yani bu şirket ne kadar büyür ve ne kadar kâr eder ona göre içsel değeri tespit eder.

Peki bu değer tespitimize ne kadar güveniyoruz? Örneğin, çok güveniyorsak düşük bir güven marjı, az güveniyorsak daha yüksek bir güvenlik marjı uygulanır. Mesela, biz şirketin hisse başı değerini 100 lira tespit ettik, güvenlik marjını da %30, yani 30 lira kullandık. 100'den 30'u çıktık ve 70 lira kaldı. Eğer bu değer mevcut piyasa değerinden yüksekse, yani biz daha ucuz fiyata alabileceksek o zaman bu bir alım fırsatıdır.

Yatırım anlayışında Warren Buffett'ı en çok etkileyen isimlerden biri de Charlie Munger'dır. Charlie Munger, rekabet gücü yüksek olan şirketlere uzun vadeli yatırımın çok daha akıllı bir yatırım tarzı olduğunu tespit etmiştir. Daha sonrasında da Warren Buffett'ı ikna etmiş ve hatta son 40 yılda Warren Buffett'ın da yatırım tarzını ciddi anlamda değiştirmiştir.

Charlie Munger'a göre değer yatırımcılığı (value investing) şu şekilde tanımlanıyor: "Tüm iyi yatırımlar değer yatırımıdır. Bazı insanlar zayıf, durumu kötü olan şirketlerde ucuzluğu arayabilir, bazıları güçlü şirketlerde ucuzu arayabilir. Fakat bu yatırımların değer yatırımı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir."

Nitel ve Nicel Değer Nedir?

Nitel ve Nicel Değer
Nitel ve Nicel Değer

Değer ikiye ayrılır. Nitel değer ve nicel değer. Genelde yatırımcıların büyük kısmı ve özellikle Türkiye'deki yatırımcılar nicel değere bakıyor. Mevcut nakit akış nedir, mevcut büyüme oranı nedir, defter değeri nedir, satışlar nedir, yani matematiksel rakamlara bakıyorlar.

Fakat diğer yandan uzun vadeli performansı belirlemede en az nicel değer kadar nitel değer de önemlidir. Hatta nitel değeri tespit etmesi nicel değere göre çok daha zordur, çünkü nicel değeri bir bilgisayar programı kullansak çok basit bir şekilde hesaplar, ama herkesin yapabildiği bir şeyden ekstra para kazanmak mümkün değildir. O yüzden, iyi bir yatırımcının odaklanması gereken şey nitel değerdir.

Nitel değeri tespit etmede en sık kullanılan bilgiler; rekabet gücü, pazar potansiyeli ve yönetimdir.

Rekabet gücü, aynı karı yapan iki şirketten birinin belki rekabet gücü çok daha yüksektir. Bir şirketin rekabet gücüne sahip olduğunu; fiyat belirleme yeteneğinden, rakiplere göre değişik şekillerde öne çıkan marka değeri yüksek olan belli patentlere sahip olmasından, belirli lisanslara sahip olmasından, müşteri gözünde bilinirliği olmasından ya da ekonomik ölçek kullanmasından ve birçok farklı unsurdan anlayabiliriz.

Pazar potansiyelinde ise, bazı pazar ve alanlarda yeni ürün çıkarmak, daha farklı alanlara genişlemek kolaydır. Mesela Apple ya da Microsoft'a bakıyoruz, pazar hem genel olarak büyüyor, cep telefon kullanıcı sayısında bir artış trendi var, ama onun dışında hizmet alanında, ödeme sistemi gibi alanlara da açılma potansiyeli de var. Belki şu an düşünülmüyor, ama ilerleyen yıllarda o alanda veya sektörde başka alanlara da genişleme, başka ürün ya da hizmetleri de piyasaya sürme imkanı olduğunu tespit edebilirler. Bu da ekstra hiç şirketin aklında olmayan büyümelere imza atmasına yol açabilir.

Bir diğer nitel değer bilgisi de şirketin ne kadar iyi yönetildiğidir. Örneğin, yönetimi biliyoruzdur ve yönetim süper, çok başarılı. Şirket belki kar etmiyor. Yönetim değişti, mükemmel bir yönetim şirketin başına geçti. Şirket sıkıntıda, ama "Bu yönetim çok iyi ve muhtemelen bu işi toparlayabilirler" diye düşünürüz. Tam tersi, bir şirket süper karlı, fakat yönetimin ciddi anlamda bozulduğunu, rüşvet, yolsuzluk vesaire bir sürü şeyin dönmeye başladığını öğrendik. O zaman bütün sayısal değerler pozitif olsa da bu şirketin ileride sıkıntı yaşayabileceğini tahmin ederiz. O yüzden sadece nicele değil, aynı zamanda nitel değere de yatırım yaparken bakmak gerekiyor.

Yatırım Perspektifi Nedir?

Yatırım Perspektifi
Yatırım Perspektifi

Mevcut Durum

Yatırım perspektifimiz nedir? Öncelikle yatırımda nasıl baktığımızı iyi belirlemek ve ona göre de konum almak önemlidir. Yatırımcıların büyük bir kısmı şirketlerin mevcut durumlarına bakarlar. Haber akışına, trend'e bakarlar ve şirketin son yayınladığı karlılığa bakarlar ve mevcut durumuna göre pozisyon alırlar. Ancak, haber akışı ve fiyat sürekli hareket halinde olduğu için oldukça sık bir şekilde pozisyon değiştirmeleri gerekebilir.

Gelecek 1 Yıl

Bir diğer grup gelecek 1 yıldaki kârı tahmin etmeye çalışır. Biraz daha uzun süreli bakmaya çalışır. Burada tabii daha uzun süreli bakıldığı için haberler ya da o şirket ile ilgili veriler ve tahminler hızlı değişmeyecektir. Fakat yine de aylık frekansta işlem yapılması gerekebilir.

Mevcut duruma bakan yatırımcılar muhtemelen, o gün o şirketin işleri nasıl gidiyor direkt onu anlamaya çalışıyor ya da o gün o sektörle ilgili hangi haberler yayınlanmış ona bakıyor. Gelecek 1 yıla bakan yatırımcılar ise biraz daha hesap kitap yapıyor ve o yılki planlar ne, gelecek yıla kadar ne kadar satış yapar, ne kadar kar eder onu hesaplamaya çalışıyor.

Gelecek Uzun Vadeli Potansiyel

Diğer bir grup ise şirketin kendisini analiz ediyor ve bu şirketin durumu nedir, bu sektörün durumu nedir, ileri 10 yılda 20 yılda bu şirket nereye gider diye bakıyor. Zaten bu şekilde bir analiz yapıldığında bazı şirketler çok iyi, bazı şirketler çok kötü çıkacaktır. Muhtemelen iyi şirket dediğimiz şirketlere biz çok yüksek fiyat biçeceğimiz için kolay kolay satmayı düşünmeyebiliriz ve çok uzun süreli yıllar süren yatırım yaparız.

Örneğin, son 10 yılda Borsa İstanbul'da, ya da Amerika da olabilir, bazı şirketler 50 kat 100 kat 200 kat arttı, ama bazı şirketler de ya yerinde saydı ya da düştü. Diğer yandan aracı kurumların gelecek 1 yıl için fiyat tespit raporlarına, hedef değerlerine baktığımızda en fazla %100 prim potansiyeli ön gördüklerini görürüz. Genelde %20-30 prim potansiyeli vardır. Fakat gerçekleşmelere baktığımızda 10 kat veya 100 kat fark var, yani gerçek şirketlerin değeri ile kısa vadeli düşünen yatırımcıların biçtiği değer arasında oynaklık açısından ciddi bir fark var. Gerçekte şirketlerin değerleri çok daha oynak, biri 100 kat artabilirken biri yatay seyredebiliyor, fakat hedef değerlere baktığımızda %20-30.

Burada değer yatırımcılığı ortaya çıkıyor ve biz 100 kat artma potansiyeli olan şirketleri tespit etmeye çalışıyoruz. Tabii yanılma payımız yüksek, 10 tane şirket tespit etsek belki sadece 2 veya 3 tanesi o kadar prim yapacaktır. Fakat 1-2 tanesi bile prim yapsa bu bizim ortalama getirimizi çok daha yukarı taşıyacaktır, çünkü iki tane tutturduk ve 100 kat arttı ama diğer 8'i yerinde saymayacak belki onlardan 3-4 tanesi de 5-10 kat artacak belki 2 tanesi yerinde sayacak, belki 2 tanesi zarar edecek. Fakat uzun vadeli perspektif şirketlerin bu söylediğimiz nitel ve nicel değerlendirme ile potansiyelini biz tespit ettikten sonra eğer analizimize güveniyorsak o zaman kolay kolay fiyat hareketine göre bir hisseyi %30 yükselmiş diye hemen satmaya, pozisyon almaya yeltenmeyiz.

Piyasanın Etkinliği

Piyasa Etkinliği
Piyasa Etkinliği

Değer yatırımcılığı ile ilgili farklı ve önemli mevzuları var. Değer yatırımı yapıyorsak piyasanın etkinliği çok önemlidir. Eğer piyasalar %100 etkinse bizim değer yatırımcılığıyla vakit kaybetmemize pek gerek yok. Bunu %100 etkili olduğunu söyleyen ekonomistler var, örneğin Nobel ödüllü Fama ya da diğer çok meşhur isimler bunu söylüyor. Hatta French 2015'te yaptıkları, ilkini 1993'te yapmışlar ve 2015'te geliştirdikleri, "5 faktörlü varlık fiyatlama modeli" adında bir model var. Bu model Amerika'daki bütün şirketleri ele alarak neredeyse %90 oranında şirketlerin performansını açıklayabiliyor. Bu model diyor ki, bir şirket küçüklüğüne, bir şirketin piyasa değeri / defter değerine (PD/DD) göre iskontulu olmasına ya da momentumu gibi farklı faktörlere bakarak birleştiriyor ve şirketlerin uzun vade getirilerini hesaplıyor.

Şirkete has ya da gürültü diyebileceğimiz şeyler vardır. Bir şirketle ilgili beklenmedik bir gelişme oldu ve ciddi fiyat hareketine sebep oldu, kastedilen bu değildir. Kastedilen, şirketleri 20-30 farklı gruba ayırıyor ve o 30 farklı grubun ortalama olarak birbirinden neden ayrıştığını tespit etmeye çalışıyor. Bunu yaparken de %90 oranında bu grupların performansının ayrışma nedenlerini buluyor. Buradan da piyasalar büyük ölçüde etkin, eğer bir şirket riskli ise o şirketin getiri potansiyeli daha fazla ama riskli şirkete yatırım yapan birini de zaten yüksek getiri beklemesi normal bir durum, o yüzden piyasalar oldukça makul bir şekilde şirketleri fiyatlamaktadır.

Bir diğer önemli kişi de Burton Gordon Malkiel'dir. Vanguard Grup'un endeks takip eden fonlarını ilk ortaya atan isimlerden biridir. Çok değerli bir akademisyen ve "Borsada Rastgele Seyir" adında Türkçe'ye çevrilmiş bir kitabı da vardır. Burton G. Malkiel de büyük ölçüde piyasa etkindir diyor. Bunu anlamamıza neden olan birçok farklı şey vardır. Örneğin yatırım fon yöneticilerinin performansı, eğer bir fon yöneticisi iyi olsaydı, yani piyasayı yenme yeteneği olsaydı, muhtemelen değişik dönemlerde piyasayı yenmeye devam ederdi. Fakat istikrarlı bir şekilde piyasanın yenilebildiğini pek görmüyoruz. Çok nadiren çok az sayıdaki fonlar bunu yapabiliyor ve onlar da acaba şans eseri mi yapıyor yoksa bilerek mi yapıyor bilinemiyor. Hatta bir araştırmalarında şu ortaya çıkmış, Amerika'da 40-50 yıllık bir dönemde 300 tane fon inceleniyor ve sadece 2 tanesi %4'ün üstünde endeksi uzun vadede geçme becerisi gösteriyor. Aşağıdaki yazımızda bu konuyu detaylı olarak işledik. Okumanızı tavsiye ederiz.

Bu piyasanın üzerinde %4 getiri sağlayan fonlar da belki şans eseri yaptılar. O nedenle, Burton G. Malkiel de piyasaların büyük oranda etkin olduğunu ve normal yatırımcılar için bu çeşitlendirilmiş, mümkün mertebe dağıtılmış, portföylerin geçerli olacağını söylüyor. Ayrıca diyor ki, eğer siz etkin piyasalara inanıyorsanız, yerde bir 100 dolar gördüğünüzde dersiniz ki; "Ben 100 dolar göremem, çünkü kimse bu 100 doları yerde bırakmaz. Yere düşse bile anında biri alır gider." O yüzden Burton G. Malkiel etkin piyasalara tam inanmadığını söylüyor. Fakat diyor ki; "Eğer yerde bir 100 dolar gördüyseniz çok hızlı davranın, çünkü orada çok uzun süre kalmayacaktır."

Siz de kendi hayatınızı düşünün, yani yerde 100 lira görmeniz çok çok nadir bir durumdur. Bu nedenle, 10 binlerce, 100 binlerce yatırımcının olduğu bir piyasada, etkin piyasalar hipotezine göre, bir şirketin normal değerinin altında işlem görmesi zordur.

Biraz daha etkin piyasaların etkisine temkinli yaklaşan isimlerden bazıları, akademik kökenli ve 100 milyar Dolar üzerinde büyük fonları yöneten Cliff Asness ve Josef Lakonishok'tur. Bu isimler piyasanın %100 değil de %50 civarında etkili olduğuna inanıyorlar. Özellikle dikkat çektikleri şey de, eğer değer yatırımcısıysak %100 etkin bir piyasada da iş yapamayız, çünkü araştırmamızın hiçbir anlamı olmaz. Sıfır etkin bir piyasada da işlem yapamayız, çünkü sıfır etkin piyasada da şirketin piyasa değeri ile gerçek değeri arasında bir ilişki olmaz. Bütün şirketler saçma sapan fiyatlanır ve sizin doğru değeri tespit ederek bir yere varmanız mümkün değildir. Fakat yarı etkin bir piyasada, yani fiyatlar değerden kopuyor fakat değeri bulmaya çalışıyorsa, dersiniz ki "Uzun vadede beklerim, zaten fiyat değere doğru hareket eder."

Burada tabii ki en önemli unsurlardan biri yatırımın vadesidir. Eğer bizim vademiz çok uzunsa, mesela kar payı dağıtan bir şirkete 10 yıldan uzun yatırım yaptık, o zaman değer fiyata çok daha iyi yansıyor. Bir şirketin şu andaki defter değeri 1.000 iken, 10 yıl sonraki defter değeri 20.000 oldu ve şu anda şirket 10 lira kar payı dağıtıyorsa, 10 yıl sonra 300 lira kar payı dağıtmaya başladı. Beklediğimiz süre içinde muhakkak, piyasa o şirketi ne kadar inkar etse de, zamanla bizim fiyatımıza gelmek zorundadır. Gelmese bile zaten yatırdığımıza göre çok daha fazla kar payı alırız, nakit olarak kendimizi tamamen çıkarırız ve gelecekte de çok çok daha yüksek kar payları almaya devam ederiz. Böylece piyasa değerinin yanlış fiyatlanması bizim umurumuzda olmaz. Tam tersi yeni alım fırsatı yaratır. Ancak, piyasa etkinliği özellikle kısa vadeli yatırımcılar için önemlidir. Vade uzadıkça piyasaların etkin çalışmaması sizin için çok önemli olmaz.

Yatırımcılık ile Trade Etmek Arasındaki Fark

Günümüzde özellikle temel analiz yapanların hepsi kendini değer yatırımcısı olarak tanımlıyor, ancak yatırımcılık ve ticaret (trade etmek) arasındaki farkı da ortaya koymakta fayda var. Bunlar farklı şeylerdir.

Yatırımcılık vs. Trade Etmek
Yatırımcılık vs. Trade Etmek

Eğer biz yatırım yapıyorsak şirketin aslında uzun vadeli geleceğine yatırım yapıyoruz. O şirketin kar elde etmesini, yıldan yıla o karı biriktirmesini ya da büyümesini, örneğin aldığımızda 10 birimlik bir şirketti ve sonra 100 birimlik bir şirket oldu, hem kendi büyüdü hem de karını biriktirdi, görebilmemiz için beklememiz gerekiyor. Yani bir şirkete yatırım yaptık ve 1 ay içinde büyüme ihtimali hissedilemeyecek ya da hesap edilemeyecek kadar düşük orandadır. Şirketin 1-2 ay içerisinde karı biriktirme ihtimali çok düşüktür. O yüzden yatırım yapıyorsak o yatırımın büyümesini ya da karın birikmesini beklememiz gerek. Aksi takdirde bu yatırım olmuyor, buna daha çok ticaret (trade etmek) diyebiliriz.

Ticarette (trade etmede), bir varlığın normal hak ettiği değerden daha düşük olduğuna inandık ve bu şirket 100 lira eder ama 70'e satılıyormuş, 70'e aldık. Sonra da fiyatı 130'a çıktı ve çok iyi bir fiyata geldi. Bu şirket aslında 100 ediyordu, 130 veriyorlarsa satalım. Burada aslında bir yatırım değil, ticaret (trade etmek) yaptık ve buna değer ticareti diyebiliriz. Bu şekilde kullanan da birçok farklı isim var.

Tabii yatırımda belirsizlik ya da şanssızlık ihtimali zordur. Mesela bir ev aldığınızı düşünün, aylık 2.000-3.000 lira kira alıyorsunuz ve 10 yıl beklediniz. Toplamda zarara uğrama ihtimaliniz çok zordur, yani 10 yıl boyunca kirayı almışsınız nasıl zarar edesiniz ki. Fakat ticaret (trade etmek) yapıyorsanız bir varlığı ucuz olduğuna inandığınız için alıyorsanız muhtemelen size satan kişi de bilmiyor değil, o da pahalı sattığını düşünüyor. İkiniz bahse girmiş gibi oluyorsunuz. Siz ucuz olduğunu düşünüyorsunuz, karşı taraf pahalı olduğunu düşünüyor ya da sizin dışınızda ucuz olduğunu anlayan başka kimse olmaması gerekiyor ki o fiyata bulasınız, yoksa piyasayla farklı düşünmeseniz zaten o fiyata bulamazsınız. O varlığı satan kişi çok daha yüksek fiyata satar. Fakat haklıysanız, gerçekten ucuza aldıysanız ve sizden daha pahalıya satın alacak bir acemi ya da bir amatör bulursanız o zaman kar ediyorsunuz, ama haksızsanız zarar ediyorsunuz. Çünkü bu ticaret (trade etmek) (trade) 1-2 aylık bir dönemde gerçekleşiyor. O dönemde şirketin büyüme ve kar oluşturma ihtimali yok ve aynı şirketi satacaksınız. Bu nedenle ticaret (trade etmek) ile ya da trade ederek para kazanmak için, şirketin pahalı olduğuna inanan birinden ucuza alacaksınız, ucuza satın aldığınızda neden birine de pahalı satacaksınız.

Fakat genel olarak yatırımcıların uzun vadeli performanslarına ya da büyük yatırımcıların yatırım tarzlarına baktığımızda genelde yatırım grubunda olduklarını görmekteyiz. Ticaret yani trade ederek başarılı olanların sayısı çok daha az ve daha çok onlar makro ekonomiyi iyi okudukları için ya da Jim Simons gibi çok gelişmiş algoritmalara sahip oldukları için başarılı oluyorlar.

Yatırım Ticaret (Trade Etmek)
Yatırım uzun vadelidir, yani yatırımın sonuçlanması için birkaç yıl geçmesi gerekir. Bu süre içerisinde şirket büyüsün ve kar biriksin diye beklenilir. Ticaret (trade etmek) kısa vadelidir, yani aldığımız ve sattığımız varlık hemen hemen aynıdır, çok değişime uğramaz.
Yatırımda aldığımız şeyle sattığımız şey farklıdır, aynı olsa bile biz o varlıktan ciddi anlamda nakit akış elde edip ondan sonra satmışızdır. Trade etmede ise başarılı olmamıza bağlıdır, yani zarar etmek de var kar etmek de var. Belki %50-60 zarar veya acemiysek %90-95 oranında zarar edebiliriz.
Yatırımda normal şartlarda istisnai bir durum gerçekleşmiyorsa kar elde etmemiz beklenir. Özellikle piyasaya baktığımızda içeriden bilgiye ulaşanlar vardır. Tahta yapıcılar, spekülatörler ve bir sürü farklı oyuncu vardır. Onların içinde eğer acemiysek ticaret yaparak (trade ederek) para kazanma ihtimalimiz son derece düşüktür.
Yatırımda al ve tut söz konusudur. Ticarette (trade etmek) al ve sat söz konusudur.
Yatırımda kazancın kaynağı büyüme, nakit akışı ve kar elde edilmesidir. Ticarette (trade etmek) kazancın kaynağı ucuza alıp pahalıya satmaktır.
Yatırımda risk daha düşüktür. Ticarette (trade etmek) risk daha yüksektir.

 

^