Finansal özgürlüğe ulaşmak, birikimlerinizi doğru yatırımlarla büyütmekten geçer. Bu yazıda, borsa, temettüler, Eurobond, gayrimenkul ve TÜFE endeksli tahviller gibi yatırım araçlarının nasıl kullanılacağını, %3 getiri kuralını ve finansal özgürlük için ne kadar paraya ihtiyaç duyulduğunu inceleyeceğiz. Ayrıca, temettülerin hisse getirilerindeki rolünü ve bu süreçte karşılaşılabilecek çekinceleri de ele alacağız.
1994 yılında William Bengen tarafından yayınlanmış ve literatürde oldukça sık atıf almış çalışmanın araştırma sorusu, insanlar acaba harcama tutarlarına göre ne kadar birikime sahip olduktan sonra güvenli bir şekilde emekli olabilirler? Çalışmalara göre %50 hisse senetleri ve %50 tahvilleri yatırım yapan bir yatırımcı eğer harcama tutarı %4'e denk getirecek şekilde bir birikime sahip olmalıdır. Örneğin yıllık 10 bin Dolar harcıyorsa ve 250 bin Dolar'lık bir birikime sahip olmuşsa bu kişi emekli olabilir.
Bu soruya cevap ararken geçmiş yıllara dönük testler yapılmış ve farklı yıllarda emekli olan kişilerin böyle bir portföy bulundurması halinde paralarının kendilerini kaç yıl idare ettiği incelenmiş. Yukarıdaki grafikte de gördüğünüz gibi yaklaşık 50 yıl idare ediyor ve en kötü senaryoda bile her yıl %4 para çekilen portföy 30 yıldan uzun süre yatırımcının finansal olarak bağımsız olmasını sağlıyor.
William Bengen çalışmasının farklı bir bölümünde de farklı senaryolarla elde edilen sonuçlar görülüyor. Burada hisse senetleri oranı %0'dan %100'e kadar değişirken ve çekim limitleri, yani her yıl yatırdığımız paranın %1'ini veya %8'ini çekiyoruz diye baktığımızda bizi kaç yıl idare etmiş diye incelenmiş.
Eğer biz yatırdığımız paranın sadece %1'ini çekiyorsak tabii doğal olarak her senaryoda, hisse senetlerinin oranına kadar ayarlarsak ayarlayalım, bizi 50 yıl boyunca idare ediyor. Fakat, eğer hisse senetlerinin oranı %0 olursa ve her yıl paranın sadece %2'sini çekersek bu sefer daha az bir süre bizi idare etmesi söz konusu olabiliyor. Fakat genel olarak baktığımızda %4 çekimde %50 hisse senedi oranı belirlediğimizde ideal bir senaryo. En azından bir 30 yıl götürecek bir dağılım var. Tabii bunlar farklı yıllar için geçerli ve başladığımız yıla göre minimum 50 yıl bu senaryo bizi götürüyor.
%4 çekimde 30 yıl minimum başımıza gelebilecek şey. Eğer çok iyi bir zamanda yatırıma başladıysak belki %4 çeksek de 50 yıl bizi götürebilir.
Borsa ve yatırım hakkında konuştuğumuzda Türkiye'de yatırım yapılır mı, ülkede belirsizlikler fazla gibi şeyler duyuyoruz. Tabii ki Türk borsasında hisse fiyatı oynakları olarak ya da ekonomik olarak ciddi hareketler yaşadığımız doğru, fakat şirketlerin kârlarında bu kadar bir belirsizlik yok.
Ulaşabildiğimiz verileri kullanarak Borsa İstanbul'daki şirketlerin döviz cinsinden yıllık temettü dağıtımında bakalım. Aşağıdaki grafikte Borsa İstanbul'daki bütün şirketlerin dağıttıkları temettünün toplamı yıl yıl gösterilmiştir.
1996'dan 2021'e kadar döviz cinsinden Borsa İstanbul'daki şirketlerin temettü dağıtımlarının haricinde özellikle 2007'den sonraki dönemde şirketlerin genelde 5 milyar Dolar'dan daha fazla temettü dağıtmışlar. Sadece 2020'de devlet temettü dağıtımını sınırladı. O yüzden 2020'de bir istisna var. Fakat ona rağmen, özellikle 2013'ten sonra da döviz kurunda ciddi artışlar yaşandı, Borsa İstanbul'daki şirketlerin belli bir temettü verimi yakaladığı ve yatırımcılara nakit akış sunduğu görünüyor.
Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi Türk Borsası döviz cinsinden temettü dağıtım miktarını koruyabilmiş, fakat bir artış da yok. Ancak, 2013'ten sonra söylediğimiz gibi Türk lirasında ciddi bir değer kaybı yaşandı. Buna rağmen temettü miktarı sabit kalmış. Bunu aşağıdaki grafikte de görebiliyoruz.
ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) bazlı Türk lirasının değeri diğer döviz cinslerine göre Türk lirasını ÜFE'ye göre düzeltiyoruz. Sonra diğer döviz cinsleri ile kıyaslıyoruz ve özellikle 2009'dan sonra neredeyse % 40-50 miktarında Türk lirasının değer kaybı yaşadığını görüyoruz. Bu değer kaybına rağmen Türkiye'deki şirketlerin döviz cinsinden dağıttıkları temettüyü koruması aslında Türk şirketlerin büyüdüğüne işaret ediyor.
Buna Dolar kuru / TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) olarak bakarsak daha da net anlaşılıyor. Türkiye'de Dolar kuru ciddi anlamda artıyor. Dolar'ın alım gücü Amerika'da ve dünyada azalıyor, çünkü Amerika'da da enflasyon var. Fakat Türkiye'de alım gücü olarak arttığını görüyoruz. Yani cebinde 1.000 Dolar'ı olan her yıl Türkiye'de daha çok alışveriş yapabiliyor. Bu yüzden şirketlerin döviz cinsinden son yıllarda temettülerini koruması aslında yatırımcıların alım gücünün artmasına işaret etmiş.
Borsa İstanbul'daki hisselerin temettü verimine baktığımızda, aşağıdaki grafik bütün şirketlerin piyasa değerini ve bütün şirketlerin dağıttıkları kar payını gösteriyor. Kar payı tutarlarını piyasa değerine böldüğümüzde aşağıdaki oran çıkıyor. Yani yaklaşık %2-3 arasında değişen oran var.
Fakat buradaki sıkıntı, Türk borsasındaki bazı şirketler gerçekten anormal fiyatlanıyor. Örneğin, halka açıklık oranı %1'in altında olan bazı şirketlerin piyasa değeri olarak en büyük olduğunu, yani birazcık manipülasyona ya da spekülasyona uğradıklarını görüyoruz. Normalde yukarıdaki grafikte bu hisseleri arındırsaydık çok daha yüksek temettü verimi görecektik.
Zarar eden ve gerçekten kötü olduğu belli olan kar etmeyeceği belli olduğu halde fiyatlanan şirketler de var. Onlar da bu grafiğe dahildir. Ona rağmen %2-3 arası bir temettü veriminin mümkün olduğu görülüyor.
Borsadaki şirketlerin getirisi sadece temettü veriminden ibaret değildir. Bu konuda yapılmış bir çok araştırma vardır. Aşağıdaki örnek araştırma Hart Ford fonları tarafından hazırlanmış ve değişik yıllarda 1940'lar, 1950'liler ve 2010'lar gibi farklı yıl aralıklarında şirketlerin getirilerinin birleşimi var.
Burada genel ortalama olarak temettüler şirketlerden elde ettiğimiz kazancın %41'ini oluşturuyor. %59'u ise şirketin piyasa değerindeki artıştan meydana geliyor. Bir önceki grafikte bu kısmı görmüştük. Türk borsasındaki şirketler yaklaşık %2.5 temettü dağıtıyordu. Fakat biz geçmiş 36 yıllık, yani 1986'da Türk Borsası kurulduktan bugüne kadar, geçen süreye baktığımızda borsanın TÜFE'ye endeksli bileşik getirisi yaklaşık %7-8 civarındadır. O zaman oranladığımızda %2-3 temettü verimini %8'e oranlayınca Türk borsasında da aslında bu oranın %30-40 civarında olduğunu görmekteyiz. Yani sağlıklı bir portföy oluştursak hem %3 civarında bir temettü verimi alırız hem de büyüyen, giderek alım güçleri artan, daha çok temettü dağıtan şirketlere yatırım yapmış oluruz.
Türkiye'deki yatırım alternatiflerini değerlendirerek finansal özgürlük elde etmek için ne kadar bir birikim yapmamız gerektiğini hesaplayalım.
İlk alternatifimiz hisse senetleri. Bundan önce de söylediğimiz gibi Türkiye'deki hisse senetlerinde, eğer biz güvenli hisse senetleri seçerek bir portföy oluştursak %3'lük bir temettü getirisi mümkün. Hatta burada büyümeyi de odaklıyoruz. Aksi takdirde doğrudan temel odaklı gitsek %6-8, hatta %10, temettü verimine de ulaşırız. Fakat o şirketler tüm kar paylarını dağıttığı için belki gelecek yıllarda kârlarını kaybedebilirler. O temettü sürdürülebilir olmayabilir, fakat bir yandan büyüyen şirketleri bir yandan temettü dağıtan şirketlere yatırım yaptığımız sağlıklı bir portföy de %3'lük temettü verimi günümüz şartlarında makul bir oran olarak karşımıza çıkıyor.
Eurobond'lar da bir diğer birikim alternatifidir. Uzun vadeli, 20-30 yıl vadeli, Eurobond'lara baktığımızda döviz cinsinden %7 getiri sunuyorlar. %3 enflasyon payını düşersek net olarak yıllık %4 getiri beklenmektedir. Tabi burada bu enstrümanların risklerini çok anlatmıyoruz. Bu nedenle, doğrudan bu yorumlara bakıp yatırım yapmayı lütfen düşünmeyin. Her birinin belli avantajları, belli riskleri ve belli sıkıntılı noktaları var.
Üçüncü alternatif gayrimenkuldür. Ülke şartlarında günümüzde bir gayrimenkul aldığımızda masraflarını, tadilat giderlerini vesaire, 15-20 yılda ev eskiyor biliyorsunuz, belli masrafları çıkıyor, onları düşsek bile yıllık %3 getiriye ulaşılabilir.
Dördüncü olarak da TÜFE endeksli tahviller önemli bir alternatiftir. Son yıllarda döviz kurunun alım gücü ciddi anlamda arttı, ama belki öyle bir döneme gireriz ki döviz kurları baskılanabilir. Yüksek faiz ortamı gelebilir. O durumda muhtemelen Eurobond'lar alım gücü olarak o kadar da kendilerini koruyamayabilirler. Bu yüzden, TÜFE endeksli tahviller de portföyün bir bacağında olabilir.
Son yıllara baktığımızda TÜFE endeksli tahvillerin %3 civarında bir getirisi olmuş. Piyasa birazcık oturduğunda mümkün olabileceğini tahmin ediyoruz.
Bu dört farklı yatırım enstrümanına baktığımızda genel olarak %3'ün ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz. O yüzden Türkiye şartlarında yıllık %3 getiri beklentisi makul bir getiri beklentisidir. Tabii bunun artısı ve eksisi de olabilir.
Belki bunun dışında 1-2 yıl kendimizi idare edecek ekstra bir nakiti tutmayı da tercih edebiliriz. Fakat bu dördünden değişik oranlarla birleştirerek bir portföy oluşturduğumuzu ve yıllık %3 reel getiri elde ettiğimizi varsayalım. O durumda da aylık 10 bin liralık masrafa sahip birinin 4 milyon liralık bir birikime sahip olması gerekir. Eğer ayda daha fazla, örneğin ayda 20 bin lira, harcamak isterim derseniz, o zaman 8 milyon liraya ihtiyacınız olacaktır.
Bu yatırım enstrümanlarının hepsi büyüyor. Reel olarak da kendilerini koruyorlar. O yüzden Türkiye'de enflasyon olsa dahi normal şartlar altında bu birikimin de artacağını varsayıyoruz. Uzun vadede bizi finansal özgürlüğe ulaştıracağını varsayıyoruz. Tabii burada kabaca bir hesap yaptık. Bu rakamlar sizin için yönlendirici olmasın.
Farklı bakış açılarıyla baktığımızda eminiz farklı sonuçlar çıkacaktır. Her ne kadar muhafazakar bir hesap yapmaya çalışsak da belli çekinceleri dile getirmek isteriz.
Öncelikle bu hesaplamada finansal özgürlük için yıllık %3'ü belirledik. Ama bu ülkenin son 50 yılının gelecekte de devam edeceği varsayımı var. Eğer Türkiye çok daha kötü, olumsuz ekonomik şartlara girerse gerek borsa, gerek tahviller hiç bekleneni vermeyebilir ve maalesef finansal özgürlük için yeterli tutarı biriktirdiğimizi düşünsek de bir anda kayıp yaşayıp tekrar mahkum hale gelebiliriz.
Olağanüstü haller durumunu düşünürsek, ekonomi normal gidiyor ama ani bir şekilde devlet Eurobond'ları ödeyemedi. Böyle olağanüstü durumlar yaşandığında, çok güvenilir ve büyük şirketlere yatırım yaptığımızı düşünsek de, iflas edebilirler.
Bu durumda yine maalesef belli bir riski almış oluyoruz ve zamanla bazı yatırım enstrümanlarının reel getirileri düşebilir. Örneğin, TÜFE endeksi tahilini %3 getirili varsaydık, mesela 10 yıl vadeli TÜFE endeksli tahvil aldık, ama 10 yıl sonra belki negatife düştü ve 2022'de getiriler istediğimiz gibi giderken 2032'den sonra bu reel getiriyi bulamayabiliriz. Bu da yatırımcıların finansal özgürlük yönünde aldıkları önemli risklerden biridir.
Diğer konu ise emeklilik için planlanan süredir. Örneğin, 60 yaşındaki biri emekli olduğunda, belki onun emeklilik süresi ortalama şartlarda 20-30 yıl sürecek, fakat biri eğer 40 yaşında ya da 30 yaşında emekli olursa onun emeklilik süresi 50 yıl 60 yıl bile sürebilir. O durumda 60 yıldaki belirsizlikler çok daha fazladır ve bu oranları tekrar ele almak faydalı olabilir.
Türkiye yaşlanan bir ülke. Şu anda genç bir nüfusumuz var, ama 20-30 yıl sonra farklı bir nüfus yapısına sahip olacağız ve sağlık masrafları ciddi anlamda artacak. Şu anda bile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ülkenin giderlerini karşılamakta zorlanıyor ve ciddi anlamda açık veriyor. Belki ileride sağlık hizmetlerine ulaşmak hem daha zor olacak hem daha maliyetli olacak. Belki şu an aylık 10 bin lira bize yetiyor gibi görünebilir, fakat ileride ciddi bir sağlık sorunu olduğunda eğer devlet de bunu karşılamazsa belki birikiminiz yetmeyebilir. Böyle sıkıntılarla da ilerleyen yaşlarda maalesef karşılaşma durumumuz var.
Bu yazımızda sizlere finansal özgürlüğe ulaşmak için ne kadar birikime sahip olmamız gerektiği hakkında bilgiler paylaştık. Tabi şunda yanlış anlaşılmak istemeyiz, finansal özgürlük iyidir fakat çalışmak daha iyidir. Finansal bağımsız olmamız demek çalışmayı kesmemiz anlamına gelmiyor, tam tersine daha özgürce kendi yeteneklerimizi daha ön plana koyarak ve finansal kaygılardan uzak bir şekilde üretmemize imkan sağladığı için çalışmayı çok değerli buluyoruz.