Hisse senedi alırken doğru seçim yapmak, yatırımınızın başarısını büyük ölçüde etkiler. Öncelikle, şirketin kurumsal yapısının sağlamlığına dikkat edilmelidir. Ayrıca, kârın devamlılığı ve kâr marjı gibi finansal göstergeler, uzun vadeli güvenilirlik açısından önemlidir. Düşük finansal borç ve yüksek büyüme hızı, şirketin sağlam ekonomik temellere sahip olduğunu gösterir. Çarpanlar ve rekabet gücü ise, şirketin piyasa içindeki yerini ve gelecekteki potansiyelini anlamanıza yardımcı olur. Bu faktörleri göz önünde bulundurarak, daha bilinçli ve stratejik yatırım kararları alabilirsiniz.
Bir futbol takımının teknik direktörü olduğumuzu düşünelim. Takımımıza oyuncuları seçerken ya da hangi oyuncuyu hangi pozisyonda oynatacağımıza karar verirken belli kriterlerimiz olacaktır. Örneğin, iyi şut atabiliyor mu, iyi pas verebiliyor mu, iyi defans yapabiliyor mu ya da kaleye koyarsam kurtarabiliyor mu? Borsada yatırım yaparken de aslında buna benzer kriterlerimiz vardır. Bu sayede iyi şirketleri kötü şirketlerden ayırt edebilir, hangi şirketi portföyümüze koyacağımızı ya da portföyümüzdeki hangi şirketlerin hangi özelliklerinin güçlü olduğunu bilebiliriz.
Bu yazımızda sizlere hisse senedi seçiminde kullanabileceğiniz 8 önemli kriteri anlatacağız.
İlk ve belki de en önemli kriterimiz kurumsallıktır. Kurumsallık hissedarların bir şirkete ne kadar güvenebileceklerinin en önemli göstergesidir. Eğer bir şirket kurumsal ise etik değerlere göre yönetilmekte ve farklı paydaşların çıkarları gözetilmektedir. Eğer bir şirketin hakim ortağı sadece kendi çıkarlarını ön planda tutuyorsa ya da bir şirket sadece bir patrona bağlı hareket ediyorsa, bu şirket ya uzun ömürlü olmaz (patron vefat ettiğinde işleri bir anda bozulabilir) ya da patron lehine fakat bizim aleyhimize kararlar alabilir. O yüzden kurumsal açıdan bir şirketi incelemek önem kazanmaktadır. Tabi bunu net bir şekilde saptamak çok da kolay değildir. Fakat bu konuda belli ipuçlarından faydalanabiliriz.
Şirketin hakim ortağının şirketteki payı ne kadardır? Eğer hakim ortak ne kadar çok paya sahip olursa o ortağın çıkarları ile şirketin çıkarları birbiriyle buluşmaktadır.
Hakim ortak ne kadar dürüst biridir? Örneğin, sürekli skandallarla anılan bir ailenin hakim ortak olduğu bir şirkete ortak olmak çok güvenli olmayacaktır.
Hakim ortağın sahip olduğu farklı şirketlerin, eğer borsaya açıklarsa, geçmiş performansı nedir? Örneğin, 10 tane şirkete ortak bir hakim ortak ve bu 10 şirkette geçmiş 10-20 yılda oldukça yüksek performanslar sergilemiş ve hissedarlarına para kazandırmış ise bu hakim ortağın bu şirkette de başarılı olması ya da azınlık hissedarların haklarını düşünmesi olası olabilir.
Hakim ortağın bir yabancı ile bir Türk tarafından ortaklaşa kurulmuş olması, fakat bu ortaklığın da 10-20 yıl önce kurulmuş olması durumunda muhtemelen ortaklar birbirleriyle anlaşmakta ve karşılıklı olarak birbirlerini gözetledikleri için bizim çıkarlarımızı da gözetmektedirler. Bu yüzden, yatırım yaparken bir şirketin ne kadar kurumsal bir şekilde yönetildiğini incelememiz ve bunun farkında olarak yatırım yapmamız önemlidir.
Eğer bir şirket kurumsal değilse ve bizim çıkarlarımızı korumuyorsa o şirketin ne kadar karlı olduğu, ne kadar hızlı büyüdüğü hiç önemli değildir. Geçmişte birçok karlı şirkette hissedarlar kurumsallık zafiyeti nedeniyle zarara uğramıştır.
Bazı şirketler oldukça güvenli bir alanda faaliyet göstermektedir. Rakipleri ya yoktur ya da rakipler bu şirketin müşterilerine erişememektedir. Örneğin, çok merkezi bir konumda olan ve herkesin mağaza kiralamak istediği bir alışveriş merkezi düşünelim. Bu alışveriş merkezinin hiç finansal borcu olmasın. Bu durumda bu alışveriş merkezinin riskleri düşüktür, çünkü çok merkezidir ve müşteri bulma sıkıntısı yoktur. Finansal borcu da olmadığı için zarar etme olasılığı yoktur.
Bir başka şirket düşünelim. Ekonomik aktiviteden çok hızlı etkilensin ve eğer faizler artarsa ya da ekonomi durgunlaşırsa bir anda zarar ya da iflas ile karşılaşabilir. O yüzden bir şirketin hem mali durumunu analiz ederek hem de sektörle ilgili gelecekteki belirsizlikleri analiz ederek risk ve belirsizliği ölçebiliriz.
Bir şirket daha güvenli ise onu daha çok tercih edebiliriz. Fakat bu demek değildir ki, biz riskli olan şirketlere hiç yatırım yapmayalım. Bazı durumlarda, eğer getiri potansiyeli yüksekse riskli şirketleri de tercih edebiliriz.
Bazı şirketler istikrarlı bir şekilde kar elde ederler. Kriz dönemlerinde bile karlarını sürdürürler ve karlarında da o kadar ciddi bir oynaklık olmaz. Yıldan yıla karlarını artırdıklarını görürüz. Bu tarz şirketlere yatırım yapmak çok daha güvenlidir. Bunun için de, örneğin 2001 krizinde ve 2008 krizinde bu şirket kar etmiş mi, normalde yıllık olarak karları ne kadar değişiyor buna bakabiliriz. Eğer kâr istikrarlıysa ve sürekli pozitifse bu çok iyi bir özelliktir. Eğer kâr oynaksa ve bazı yıllar zarar söz konusu ise o tarz şirketlere yatırım yaparken de muhtemelen çok ciddi bir iskonto bekleriz ya da çok ciddi bir yükselme potansiyeli olduğunu görmemiz gerekir.
Kâr marjı yüksek olan şirketler, işler bozduğunda diğer şirketlere kıyasla zarara daha geç geçerler ya da bir sektör ciddi bir bunalıma girdiğinde kar marjı düşük şirketler elenirken yüksek şirketler pazar payını artırma şansına sahiptirler. Tabii kâr marjları sektörden sektöre değişmektedir. Örneğin, teknoloji sektöründe ya da gayrimenkul sektöründe kâr marjları yüksek olabilir ya da marketçilikte de kâr marjları düşük olabilir. Buna karşın bir sektörde sürekli olarak farklı yıllarda daha yüksek kâr marjını tutturmayı başarmış şirketler bizim alanımıza girmektedir. Bulunduğu sektörde kar marjı açısından ayrışan şirketleri tespit ederek onları özellikle tercih etmemiz mantıklı olabilir.
Burada tek bir kriterden bahsetmiyoruz. Bazı durumlarda düşük kâr marjı olanları da tercih edebiliriz. Fakat aynı şartlarda karşımıza iki şirket çıkarsa kâr marjı yüksek olanı tercih etmek daha akıllıca olacaktır.
Hiç finansal borcu olmayan bir şirketin iflas etme riski yoktur. Eğer bir şirket kendini özkaynakla finanse ediyorsa ya da bankalardan borç almaya ihtiyaç duymuyorsa bu şirket ya çok güvenli bir şirkettir ya da kârıyla kendini finanse etmiş bir şirkettir.
Tabii borç almak her zaman kötü değildir. Bazı durumlarda borç alarak şirketler daha hızlı büyümeyi başarabilir, fakat buna karşı öz kaynaklar ile finansal borcu kıyaslamak ve aynı özelliklere sahip şirketler arasında finansal borcu daha düşük olanı tercih etmek mantıklı olabilir.
Yatırımcılar bir şirketten gelir elde etmek için ya o şirketin temettü dağıtmasına ya da büyümesine ihtiyaç duyarlar. Uzun vadelerde, örneğin 10 yıl ya da 20 yıllık vadelerde en çok kazandıran şirketleri incelediğimizde bu şirketlerin hızlı büyüme oranına sahip olan şirketler olduğunu görürüz. O yüzden bir şirket, rakiplerine kıyasla daha hızlı büyüyorsa bu bizim için bir seçim nedeni olabilir.
Bazı şirketler defter değerine göre, bazı şirketler ise karlılığına göre daha uygun fiyatla işlem görüyor olabilir. Bazı şirketler daha yüksek temettü verimine, bazı şirketler ise daha yüksek bir büyüme oranına sahip olabilir. Birçok farklı çarpan bize şirketleri değerlendirme açısından yardımcı olur. Aynı özellikteki farklı şirketleri incelediğimizde, örneğin aynı sektörde faaliyet gösteren benzer ürünler üreten şirketleri incelediğimizde, bazı durumlarda bu şirketlerden birinin daha uygun çarpan ile işlem gördüğüne tanıklık edebiliriz. O yüzden, çarpan analizi de bizim kriterlerimiz arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Aşağıdaki yazılarımızda bu çarpanları detaylı olarak okuyabilirsiniz. Çarpanların ne olduğunu, hangi çarpanların ne anlama geldiğini anlamanız ve bunu pratik yaparak kendinizi geliştirmeniz faydalı olabilir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük borsa yatırımcısı olan Warren Buffett ve onun uzun yıllardır ortağı olan Charlie Munger, yatırım tarzı olarak sürdürülebilir rekabet avantajına sahip olan şirketleri tercih etmektedirler.
Bu şirketleri kolayca tanımlamak çok kolay değildir, fakat bu şirketler rakiplerine kıyasla ciddi satış ya da üretim avantajına sahiptirler. Ciddi bir marka değeri olan bir şirketin ürünlerini bilirsiniz ki, bu şirket onlarca yılda bu ürünü üretmeye devam edebilir. Örneğin, Coca Cola ya da Apple gibi markalar ciddi marka değeriyle ön plana çıkmaktadır.
Bazı şirketler ciddi lisanslara sahiptir. Örneğin, bir altın madeni lisansı düşünün. Eğer o madende ciddi bir rezerv varsa ve o rezerv çok düşük maliyette çıkarılabiliyorsa bu altın madeni için ciddi bir rekabet avantajı oluşturacaktır.
Bazı şirketler ise teknolojileri ile ön plana çıkabilirler. Örneğin, yazılım şirketleri, Logo gibi bir şirketi düşünürsek, ERP yazılımları üretiyor ve müşterileri belli anlamda ona bağlı. Çünkü müşterinin ERP yazılımında tedarikçiyi değiştirmesi çok zor. Değiştirse bile uygun bir alternatif bulması çok zor. O yüzden, rekabet avantajının ne olduğunu anlamak ve sürdürülebilir rekabet avantajına sahip şirketleri tercih ederek bu şirketleri uzun vadeli yatırım yapmak mantıklı bir tercih olabilir.
Tabii bir şirketin bu 8 kriterin 8'ine de sahip olması çok zordur. O yüzden analizlerimizde farklı açılardan bakarak şirketleri notlandırabilir ve değerlendirebiliriz. Özellikle kurumsallık kriterinden taviz vermemeliyiz. Fakat diğer 7'si için de belli ölçekte taviz verme şansımız olabilir, çünkü 8'de 8 yapan bir şirketi bir de üstüne uygun bir fiyatta almamız herhalde mümkün olmayacaktır.