Portföyünüzde bulunması gereken ideal hisse senedi sayısı kaçtır? Modern portföy teorisi nedir? Ünlü yatırımcılar hisse senedi sayısı ile ilgili neler söylüyor? Borsa İstanbul'daki hisselerin getirileri, oynaklık ve hisse senedi sayısı arasında nasıl bir ilişki var? Hisse senedi sayısını belirlerken nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Tüm bu sorunların cevabını bu yazımızda okuyacaksınız.
Eğer enflasyonun üstündeki kazanç (reel getiri), örneğin %10, varsa ve bunu 10 yıl boyunca sürdürürsek paramız; 1.1^10=2.59 katına, bu kazanç 25 yıl sürerse 1.1^25=10.8 katına çıkar. Yani bir birimlik bir yatırım bir anda reelde alım gücünü koruyarak 11 kat gibi ciddi bir değere ulaşabiliyor.
Burada esas olan o getirinin sürdürülebilir olmasıdır. Elinizde bir ip olduğunu düşünün ve o iple bir dikdörtgen şekil oluşturacaksınız. O dikdörtgenin alanının maksimum olması için şeklin neye benzer olması gerekiyor? Eğer kare şeklinde olursa maksim alana sahip olursunuz. Örneğin, 16 birim uzunluğunda ipimiz varsa, kenarları 4'e 4 ayarlarsak, bu karenin alanı 4x4=16 olur. Fakat bir kenarı kısa diğer kenarı uzun yaparsak 2x6=12 olur. Aslında toplama baktığımızda elimizde aynı malzeme var. Fakat istikrarlı ve standart sapması düşük bir şekilde bu getiriyi sürdürürsek toplamda elde edeceğimiz kazanç artıyor.
Üç farklı portföy, yani üç tane farklı hisse olduğunu düşünün. Aşağıdaki grafikte bu hisselerin 2 yıllık getirisi var. Bir de bu üçünün ortalamasından oluşan kırmızı renkli portföyü görüyoruz. Her bir hisseye tek başına bakıldığında ciddi düşüşler ya da yükselişler yaşanıyor, fakat kırmızı çizgi bu üç hissenin ortalaması olduğu için hareketleri çok daha yumuşak. Belirsizlik daha az ve dönem sonunda ilginç bir şekilde bu üçünün birleşiminden oluşan portföyün daha çok getiri elde ettiğini görüyoruz.
Finansta yaygın olarak kullanılan Sharpe Oranı (Sharpe Ratio) ile baktığımızda bireysel 1, 2 ve 3 nolu hisselerin performansı ortalamanın altında kalıyor. Hem bu ortalama portföy yaşayabileceği maksimum kayıp açısından diğerlerinden çok daha muhafazakar ve güvenli bir noktada hem de bileşik getiri olarak maksimum sunuyor. Dikkat ederseniz, ortalama getiri olarak belki 1 numaralı portföyün aylık ortalamaları olarak getirisi daha yüksek, fakat bir şekilde standart sapmanın düşük olması bu üç farklı hissenin ortalamasından oluşturulan ortalama portföyün en tepede yer almasını sağlamış durumda.
Aşağıdaki grafikte de tekil hisseleri ve bu tekil hisselerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir portföy görüyoruz. Yatay eksende standart sapmayı (oynaklık), dikey eksende ise beklenen getiriyi gösterilmektedir. Tekil hisselerin standart sapmaları portföye göre oldukça yüksek ortalamada oluşturulmuş, fakat getiride de yine bu tekil hisselerin ya aşağıda ya da eşit seviyede yer aldığını görüyoruz. Yani biz bu hisselerin her birini birleştirerek hem getiriden taviz vermiyoruz hem de standart sapmayı minimize ediyoruz. Bu da ancak hisseleri çeşitlendirme ile olabilmektedir.
Türk Borsası için yaptığılan bir analizde 2021'in ilk 10 ayında borsada işlem gören 430 şirket dahil edilmiş ve ortalama bir hissenin getirisi yaklaşık +%6 civarında. Turuncu çubuklar hisselerin oynaklıklarını göstermektedir. Eğer tek bir hisseden oluşan bir portföye sahipsek ortalamadan %50 oranında sapıyoruz, yani %56 da kazanç elde edebiliriz, -%44 de zarar edebiliriz. Tek hissede ciddi bir sapma var.
Portföyümüzde hisse sayısını artırdıkça bu oynaklık ve sapma azalıyor. Böylece, beklediğimiz getiriye daha yakın bir sonuç elde edebiliyoruz. 10 hisseye çıktığımızda %50 olan standart sapma %15'e kadar düşüyor. 20 hisseye çıktığında yine anlamlı bir düşüş var, ancak 20'den sonra artık hisse sayısını artırmanın bu oynaklığı pek değiştirmiyor.
İyi bir yatırımcıysak ve kendimize güveniyorsak, piyasa getirisinden +%10 kazanmayı bekleyebiliriz. Eğer biz piyasadan %10 fazla kazanacağımızı bekleyerek tek bir hisseye yatırım yapıyorsak ve işler ters giderse +%10'dan -%50'ye gittiğinde piyasanın %40 altında kalma ihtimalimiz var. Fakat 10 hisseli ya da 20 hisseli bir portföyümüz varsa ve biz gerçekten yetenekliysek işler ters gitse bile piyasanın altında kazanç elde etme ihtimalimiz çok düşük olur. Böylece garanti bir şekilde piyasayı yakalayabiliyoruz. Geri kalan ise bizim yeteneğimize kalıyor. Başarılıysak, o başarımızı çok daha etkin ve verimli bir şekilde gösterme şansına sahibiz. Burada kritik sınır 20'dir. 20 hisseyi geçtiğimizde oldukça güvende sayılabiliriz.
Aşağıda ünlü yatırımcıların ideal hisse senedi sayısı genelde 10 hisseden fazla, 10-15 arasında diyebiliriz.
Yatırımcılar | Portföylerindeki Hisse Sayıları |
Frank Martin | 12-15 |
Mason Hawkins | 18-22 |
Joel Greenblat | >6-8 |
Seth Klarman | 10-15 |
Bill Ackman | 15-20 |
Yukarıdaki tabloya göre Joel Greenblat, portföyde 6 ile 8 adet hisseyi geçmek güven sağlar, ama 6 adetin altına düşülmemeli demiştir.
Portföy çeşitlendirme ile ilgili paylaşımlarda Charlie Munger 3 hisse önerdi, çok fazla çeşitlendirmenin akıllıca olmadığını ve çeşitlendirmenin borsa hakkında bir şey bilmeyenler için olduğunu, profesyoneller için uygun olmadığını söylediği belirtiliyor. Evet bu doğru, Charlie Munger modern portföy teorisini reddediyor. Bunun doğru olmadığını ve piyasanın geçilebileceğini iddia ediyor. Fakat yine aynı kişi diyor ki, yatırımcıların en az %95'i de diyor ki portföylerinizi mümkünse S&P 500'e yatırın. Kendi kendinize hisse seçimi ile uğraşmayın, çünkü piyasayı geçebilecek yetenekte olmanız oldukça zor. Yani bu da profesyonelseniz ve piyasayı geçmek istiyorsanız zaten az sayıda hisse seçmek zorundasınız.
Ama bu az sayıda hisse dediğimiz 1-2 adet değil, 5-10 hisse ile asıl etkisi oluyor. Fakat piyasayı geçme iddianız yoksa da boşu boşuna uğraşmayın ve S&P 500'e yatırım yapın diyor. Tabii Charlie'nin yatırım tarzı piyasadaki en güçlü ve en iyi şirketleri seçiyor ve 3 tane şirket seçmesi bile ciddi bir güvenlik marjı yaratıyor. Örneğin, Apple dünyanın en güçlü elektronik şirketlerinden biri, hem cep telefonu pazarında hem tablet hem bilgisayar pazarında çok ciddi bir konumu var. Kolay kolay da yerinden oynaması zor. Apple'a yatırım yapmak ile zarar eden ve rekabet gücü zayıf olan bir şirkete yatırım yapmak arasında dağlar kadar fark var. Çeşitlendirme yapmanıza rağmen 10 tane bozuk firmaya yatırım yaptığınızda aldığınız risk, tek başına Apple'a yatırım yaptığınızda aldığınız riskten daha fazladır.
Yatırım tarzına göre de yorumlamak gerekiyor. Belki Charlie Munger 3 tane güvendiği hisseye yatırım yapmanın yeterli güvenlik marjını yaratıyor diyor, ama biz acaba yatırım tarzı olarak Munger ile aynı yatırım tarzını mı benimsiyoruz? Rekabet gücü en yüksek olan yerinden oynamayacak 20 yıl, 40 yıl veya 50 yıl boyunca var olacağı neredeyse garanti olan şirketlere mi yatırım yapıyoruz? Bu soruyu muhakkak kendimize sormamız gerekiyor.
Warren Buffett'ın açtığı bütün pozisyonları incelediğimizde bir şirkete servetinin %30'undan fazla yatırdığı çok nadir bir durumdur. Özellikle ilk yıllarda daha yüksek yatırımlar yapıyormuş ve 1962 yılıda, şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük portföy oranı (%52) ile yaptığı en büyük yatırım bir tekstil şirketi olan Berkshire Heatway'miş. Bu şirketin ilk başta işleri kötü gitmiş, hatta Warren Buffett belli bir dönem sonra şirketin yönetimini değiştirmek çoğunluk hissesini almak zorunda kalmış. Yönetimi değiştirmek de işleri yoluna getirmemiş ve yaklaşık 20 yıl sonra tekstil operasyonlarını kapayıp bir tek ismini kullandığı şirket haline getirmiş. Buffett diyor ki, "Benim o tekstil şirketini satın almamın bana maliyeti uzun vadede 200 milyar Dolar'ın üstünde", yani Buffett bile ciddi ve büyük hata yapabiliyor, ki dünyanın gelmiş geçmiş tartışmasız en başarılı ve en büyük yatırımcısıdır.
Yukarıdaki grafikte de dünyadaki büyük ve en başarılı yatırımcıların performanslarını ve uyguladıkları stratejilerini görüyoruz. Yatay eksende yatırımcıların aktif olduğu yatırım süresidir. Dikey eksende ise piyasanın üstünde getiri %'leri gösterilmiştir. Örneğin, Buffett o dönemde piyasaya kıyasla ortalama 55 yıllık yatırım hayatında piyasayı %13 geçmeyi başarmış.
Dikey mavi kesikli çizgiye dikkat ederseniz, yatırım süresinde genelde 20 yıl geçildiğinde piyasanın üstünde performans göstermek daha zor ve gerçek performanslar bu süreden sonra ortaya çıkıyor. Pembe renkle gösterilen büyük yatırımcılar oldukça çeşitli portföylere sahipler. Örneğin 100 hisseli, 200 hisseli veya 500 hisseli portföyler. Mavi renkliler daha konsantre portföylere sahipler, ama bunlar da tabii Türkler gibi tek hisse, 3 hisse gibi değil. Mesela, Warren Buffett'ın şu anda 100 tane aktif pozisyonu var ve yıllardır hiçbir hisseye portföyünün %25-30'undan fazlasını yatırmıyor. Diğer uzun vadede yatırım yapan büyük yatırımcılara baktığımızda hemen hemen hepsi oldukça çeşitlendirilmiş portföylerle bu performansı yakalamış. Burada konsantre sahiplerde Joel Greenblatt öne çıkıyor, ama onun da bildiğimiz kadarıyla 20-30'dan daha fazla hisse bulundurduğunu biliyoruz. Peter Lynch'in binlerce pozisyonu var.
İyi bir yatırımcı çok ciddi çeşitlendirme yapsa dahi performansında negatif bir etki söz konusu olmuyor. Uzun vadede başarılı olanların büyük çoğunluğu çok yoğun olarak çeşitlendirme yapan yatırımcılar.
İlk olarak geleceğin belirsiz olduğunu bilmeyiz. Güçlü bir yatırım tezi bulduğumuzda, bir kişinin bir hisse hakkında oldukça iyi konuştuğunu duyduğumuzda, farklı senaryolar düşünülmüş mü, ekonomik kriz olacak mı olmayacak mı, döviz kurları nasıl hareket edecek, o ürüne talep gerçekten iyi şekilde gelişecek mi ya da şirketin içinde belki bazı sorunlar var ve hiç kimsenin haberi yok gibi soruları sorgulamalıyız. Çünkü birçok farklı unsur herhangi bir sektörde faaliyet gösteren bir şirketin işlerinin ters gitmesine yol açabilir.
Bizim buna karşı tedbir alabilmemiz için farklı şirketlere yatırım yapmamız gerekiyor. Kısa vadede trade ediyorsak o başka bir şey, ama uzun vadeli yatırım yapıyorsak muhakkak bu belirsizlikleri dikkate almamız ve buna göre hareket etmemiz gerekiyor.
Yatırımcıların düştüğü hatalardan biri de "Döviz kuru yükseleceğine göre şu hisselere yatırım yaparsam para kazanırım"dır. Eğer böyle bir teziniz varsa gidin döviz kuru alın. Neden şirketlere bulaşıyorsunuz ki? Döviz kuru madem artacaksa? Ama bildiğimiz bir şey var, bu tarz makro ekonomik göstergeleri neredeyse hiç kimse etkin bir şekilde tahmin edemiyor.
İyi yatırım tezleri çok basittir. Türk Borsası'nda 430 tane şirket var. Biz basit ve güçlü yatırım testleri yaratma becerisine sahipsek bunlardan birkaç tane yapabiliriz. Zaten büyük yatırımcılara bu şirkete niçin yatırım yaptınız diye sorduğumuzda birkaç cümle de açıklayabilirler. Bu da bir yatırımcının uzun vadeli olarak aynı anda 5-10 hisseye yatırım yapabileceğini gösterir. Diğer türlü yatırımcı sürekli veri akışını takip ediyorsa bu yatırımcılık değil trader'lıktır. Eğer siz veri akışını takip etmeniz gereken bir yatırım yapıyorsanız çok fazla hisseye yatırım yapmanız ve çok fazla hisseyi takip etmeniz zor olacaktır. Ama gerçek yatırımcılıkta takip etmeseniz de o şirkete güvenirsiniz ve uzun vadede sonuç almayı beklersiniz.
Şirketler kısa vadede çok oynak olsalar da haber akışına göre fiyat hareketleri hareketli olsa da uzun vadede şirketlerin bir çoğunun işleri durağandır. Örneğin, Şişecam belli yıllar kar marjı düşer belli yıllar yükselir, ama ortalamada Şişecam'ın brüt kar marjının hangi seviyelerde seyrettiği bellidir. 10 yıl, 20 yıl boyunca belki 50 yıl boyunca bu böyle gider. Ereğli yine benzer durumdadır ya da bildiğiniz büyük şirketleri düşünün. Bu şirketler bazen baskılanabilirler veya bazen kar marjları düşebilir, ama uzun vadede görünümleri çok daha durağandadır. Yani önümüzdeki yıl ne olacağını tahmin etmek gelecek 10 yılı tahmin etmekten daha zordur.
Mesela bir tarlamız var ve o yıl kuraklık olacaksa ürün hasadımız azalabilir. Çok yağmur olacaksa artabilir. Don olacaksa düşebilir. Yani 1 yılı tahmin etmek zor, ama 10 yılın ortalamasına bakınca bunu tahmin etmek çok zor. Çünkü 10 yıl boyunca yağmurun fazla olması ya da 10 yıl boyunca sürekli kuraklık olması ihtimali çok daha düşüktür. Bazı yıllar kuraklık olabilir, bazı yıllar yağmur fazla olabilir, ama ortalamada beklenen bir değeri tahmin etmek uzun vadede çok daha kolay olacaktır.
Tek bir hisse taşıyorsak ve o hisseyi ilgilendiren ani kötü bir haber gelirse büyük bir kayıp yaşama riskimiz vardır. Fakat farklı şirketlerimiz varsa ancak ekonominin genelini etkileyen haberlerden etkileneceğizdir.
Hisse sayısını artırmak, özellikle de birbirine karşıt hareket eden ve farklı özellikteki şirketleri birleştirmek, oynaklığı azaltacaktır. Oynaklığının da azalması yazımızın başında da belirttiğimiz gibi uzun vadede elde edeceğimiz bileşik getiriye pozitif katkı sağlayacaktır.
Çeşitlendirme yapmamız, gerçekten iyi bir yatırımcıysak, yatırım yeteneklerimizin ortaya çıkmasına şans payının ise azalmasına yol açacaktır. Yani kendine güvenen iyi bir yatırımcı çeşitlendirme ile performansını ortaya çıkarabilir.
Eğer şirket hakkında çok fazla bilgiye sahipsek, bütün yatırımcılardan daha rahat ve kolay ulaşabiliyorsak o zaman belki odaklanmak daha mantıklı olabilir. Fakat belli bir sektör ya da şirket hakkında özel bilgiye sahip değilsek ve diğer yatırımcıların da ulaşabildiği bilgilere ulaşabiliyorsak çeşitlendirme daha mantıklı olacaktır.
Uyguladığımız stratejilerle hisse sayılarımız arasında bir ilişki vardır. Mesela aynı anda hem uzun vadeli yatırım hem büyümeye odaklı bazı şirketlere daha orta vadeli ya da istatistikler ve arbitraj gibi yöntemleri izliyorsak farklı stratejilerde farklı hisse sayıları belirlememiz toplamda sayıyı artırmıyor olabilir.
Çeşitlendirmede her bir hisseye yatırım yaparken beklediğimiz belli bir getiri vardır. İlk 5 ya da 10 hisseyi rahatlıkla seçtik diyelim ve bu hisselerden ortama reel olarak %10 getiri bekliyoruz. Fakat yeni eklediklerimizde eğer o getiri beklentimiz ciddi anlamda düşüyorsa o zaman belki çeşitlendirmeyi durdurmaya çalışabiliriz. Yani çeşitlendirmenin getireceği standart sapma düşmesi acaba getiri de yaşayacağımız kayıbı karşılıyor mu yoksa dezavantaj mı buna karar vermemiz gerekiyor.