Yatırım yaparken seçenekler oldukça çeşitlidir ve her biri farklı risk ve getiri potansiyeli sunar. Borsada hisse senetlerine yatırım, döviz ve altına yönelmek, Türk Lirası'nda kalmak veya gayrimenkul alımı gibi yollar tercih edilebilir. Ekonomide büyüme veya daralma olduğunda stratejiler değişmeli; faizlerin artışı veya düşüşü yatırımcılar için yeni fırsatlar doğurabilir. Her koşula uyum sağlayan sepet portföy oluşturmak, dengeli bir yatırım planı oluşturmak için önemlidir. Bu yazıda, bu seçenekler ve ekonomik koşullara uygun stratejiler ele alınacaktır.
Ulaşabileceğimiz yatırım araçları borsa, döviz, altın, TL mevduat ve gayrimenkuldür. Borsada kısa vadeli getiriler öngörülememektedir. Belli yıllar iyi belli yıllar kötü geçebiliyor. Fakat çok uzun vadeye baktığımızda, hem Türkiye hem de Amerika'da, enflasyonun %7 üstünde bir getiri sağladığını görüyoruz. Tabi bu sepet bir portföy ve normal için geçerlidir. Örneğin, Türkiye'de 2013'ten sonra bankacılık sektöründe yaşanan sorunlar nedeniyle BIST 100 endeksinin getirisi daha düşük. Fakat bu demek değildir ki Türkiye'deki şirketler büyümüyor, kar etmiyor ve kar payı dağıtmıyor.
Normal şartlarda Türkiye gibi %3-5 hızlarla büyüyen bir ülkede şirketlerin kar edip büyümesi beklenir. Tabi bazı şirketler beklentilerin üzerinde kar eder ve bazıları zarar eder. Bunları kestirmek zordur. Normal şartlarda uzun vadede mantıklı bir beklenti olacaktır.
Oynaklığa bakarsak seviye yüksektir. Bazen şirketler 2-3 kat değer artışı yaşayabilirken bazen %50-70 değer kaybı yaşayabilir. Bu yüzden oynaklık yüksektir. Borsada uzun vadeli risk düşüktür. 10 yıldan daha uzun vadelere baktığımızda borsaya yatırım yapan birinin zarar etme olasılığı düşüktür. Örneğin, geçmişe baktığımızda 1986'dan günümüze sadece 2000 yılında borsaya girenler 10 yıl bekledikleri halde kayıp yaşamışlardır. Ancak, diğer yıllarda genelde pozitif sonuçlar elde edilmişlerdir. 20 yıllık dönemlerde Türkiye'nin hep büyüdüğüne tanıklık ederiz ve kâr eden, mal üreten, hizmet üreten, mevcut konumunu koruyan, satış hacmini geliştiren bir şirketinde haliyle zarar etmesi düşük bir olasılıktır.
Likidite açısından baktığımızda borsada likidite çok yüksektir ve borsanın temel rolü getiri sağlamasıdır. %6-7'lik bir getiri diğer alternatiflere kıyasla yüksektir. Tabii tek bir hissede oynaklık daha bir fazla olacaktır. Burada borsa derken sepet portföyünü kastediyoruz.
Yatırımda ikinci alternatif döviz. Son yıllarda Türkiye'de döviz kurunda her ne kadar çok ciddi artış yaşanmış olsa da dünyaya baktığımızda Amerika'da ve Avrupa'da enflasyon var. Sadece 2020 yılında %6 civarında enflasyon oldu. Örneğin, demir fiyatları 300-400 Dolar'lardan 700 Dolar'lara geldi. Kömür fiyatları 70-80 Dolar'lardan 150-200 Dolar'lara geldi. Aslında Amerika da enflasyon yaşıyor ya da son 15-20 yılda işçilik ücretleri belki Amerika'da 2 kat arttı. O yüzden, döviz de uzun vadede getiri beklemek zor. Hele ki faizler sıfıra yaklaştığı için %-2'lik negatif bir getiri çok daha olasıdır.
Oynaklık olarak, döviz ciddi oynaklığa sahip ve bazen çok hızlı yükseldiği, bazen ise hızlı düştüğü olabiliyor. Uzun vadede riski düşük, çünkü Amerika'da enflasyon olsa dahi kontrol altında ve belli bir seviyenin üstüne çıkmasına izin verilmiyor. Bu konuda Amerikan Merkez Bankası (FED) oldukça kredisi yüksek bir kurum.
Likiditesi çok yüksek. Yüksek miktarda alış ve satış yapmak mümkün. Dövizin rolü güvenlik ve Hedge amaçlıdır. Özellikle ekonomik krizlerde ve faizlerin indirildiği ortamlarda portföyümüzde döviz bulundurmak, diğer enstrümanlarda yaşayacağımız kaybı minimize edecektir. Fakat normal şartlarda dediğimiz gibi bir getiri beklentimiz yok.
Altın, dövizin bir iletici boyutu diyebiliriz, çünkü altın aslında Döviz ile fiyatlanıyor. O yüzden altının döviz arttığında genelde arttığını, düştüğünde ise düştüğüne tanıklık ediyoruz.
Çok uzun vade baktığımızda altının reel değerinin pek oynamadığı görülmekte, yani kısa vadede 5-10 yıllık dönemlerde ciddi artış trendleri ya da düşüş trendleri olmuş. Örneğin, 1980'den 1995'lere gelirken altın alım gücü olarak neredeyse %90 oranında değer kaybı yaşamış. Fakat 2003'ten sonra da ciddi bir yukarı trend olmuş. Özellikle döviz de yükseldiği için Türkiye'de altına yatırım yapanlar son 10-15 yılda iyi para kazandı. Fakat, Amerika örneğine dönersek 2013'te altın 2.000 Dolar'ken, 2021'de 1.800 Dolar, hatta bir ara 1.200 Dolar'a düştü. Bu da neredeyse %40-50 kayıptır. O yüzden altının getiri beklentisi çok yüksek değil.
Oynaklık yüksek, uzun vadedeki risk yüksek, çünkü oynak bir enstrüman. Likiditesi çok yüksek, istediğimiz miktarda alım satım yapabiliyoruz. Rol olarak borsadan ve TL'den ayrı hareket ediyor. Hatta dövizden bile ayrı hareket ettiği için güvenlik amaçlı portföyü de koyup portföyün genel oynaklığını azaltma açısından faydalı bir rolü olacaktır.
Türk Lirası 1990'larda yüksek faiz döneminde oldukça güzel reel getiriler sunarken, son yıllarda negatif ya da sıfır bir getirisi var. Mevcutta TL faizler oldukça düşük ve enflasyonun altında. Tabii bu böyle devam etmez muhakkak faizler artmak zorunda, çünkü hiç kimse parasını TL'de tutmak ve bankalara borç vermek istemez. Bunun sağlanması için de ister istemez muhakkak faizlerin arttı bir döneme gireceğiz.
Oynaklık olarak daha düşük oynaklığa sahiptir. Normal şartlar altında Türkiye'de fiyatların her gün oynaması beklenmez. Uzun vadede riski maalesef yüksek bir devalüasyona denk geldiğimizde Türk Lirası'na yatırım yaptıysak bir anda varlığımız yarı yarıya silinmiş olabilir. Likidite zaten yüksek ve rolü de bu.
Genelde Türk Lirası'nı borsa, döviz ya da altına geçmek için fırsat kollarken ya da Türk Lirası cinsinden bir harcama yapacağımız zaman kulanırız. Tabii burada alacağımız şeyin fiyatı ne ile belirleniyor, o da önemli. Otomobil alacaksak parasını dövizde tutmak daha mantıklı olacaktır. Fakat günümüzde etkilenmeyen bir gayrimenkul yatırımı yapacaksak, ki gayrimenkullerin de bir kısmı doğrudan dövize bağlı, o zaman TL'de birikim yapmak mantıklı olabilir. Bu yatırım yapacağımız şeye bağlı.
Gayrimenkulün yıllık getiri beklentisi %2'dir. Tabii bu çok daha yüksek de olabilir düşük de olabilir. Muhitten muhite, bölgeden bölgeye değişiyor ya da bazı yıllar gayrimenkul fiyatları artıyor, bazı yıllar yatay seyrediyor. Bunun da bir standartı yok. Fakat uzun vadede gayrimenkulün kendi değerini koruyacağı ve üstüne kira getirirse eklersek, uzun vadeli tadilat masraflarını düşsek bile %2 getiriyor.
Fiyat oynaklığı gayrimenkullerde nispeten düşüktür, çünkü kriz bile olsa genelde gayrimenkuller fiyatlarını korumaya meyillidir. O yüzden büyük bir risk yaşamayız, çünkü inşaatın bir üretim maliyeti var ve bunu asla düşüremeyiz. Türkiye gibi konuta talebin yüksek olduğu bir ülkede uzun vadede de risklerin düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Gayrimenkulün en büyük dezavantajı likiditedir, çünkü istediğimiz an alıp satmamız zordur. Alıp satma ciddi bir uğraş istemektedir. Aynı zamanda vergileri, komisyonları, emlakçı komisyonu gibi ekstra giderleri vardır. Bu nedenle, likiditesi düşüktürk. Rolü ise mütevazi de olsa hem getiri hem de güvenlik sağlıyor, yani olmadık ortamlarda ve ciddi ekonomik krizlerde en azından sığınabileceğimiz bir liman olarak bir alternatif rol görmekteyiz.
Yukarıda yatırım enstrümanları için bahsettiğimiz maddeleri aşağıdaki tabloda özet olarak bulabilirsiniz.
Ekonominin büyüdüğü, oldukça iyi yönetildiği ve yatırımcıların da bu konuda olumlu görüşe sahip olduğu dönemlerde borsa oldukça yüksek pozitif getirirler sağlar.
Bu dönemlerde kurlarda düşüş görebiliriz. Mesela, 2002-2007 arasındaki dönemde döviz enflasyona karşı ciddi değer kaybı yaşamıştı. Altında da benzer bir durum vardır. Örneğin, Amerika'da ekonominin hızlı büyüdüğü bir dönemde faizler artacaktır ve faiz arttığında genelde altın değer kaybeder. Dolar zaten değer kaybediyorsa altın ekstra bir değer kaybına yol açacaktır.
TL mevduata bakarsak, ekonominin büyüklüğü sağlıklı olduğu bir ortamda faizler düşecektir. Faizler düşerken de önceden yüksek faizle parasını TL mevduata yatırmış olanlar, enflasyonun kontrol altında ve sağlıklı bir ortamda olduğunu düşünürsek, mütevazi de olsa bir getiri elde edebilir. En azından parasının değerini korur.
Gayrimenkule baktığımızda gayrimenkul fiyatları ve kiralar artacaktır. Bu nedenle, gayrimenkule yatırım yapanlar için de pozitif bir senaryodur.
Ekonomide daralma görüldüğü dönemlerde borsada şirketlerin karları düşecektir, bilançoları bozulacaktır, finansal borçları artacaktır, finansal giderleri artacaktır. O yüzden, borsada değer kaybı ve dövizde artış beklenir. Çünkü ülke riski arttıkça Dolar'ın Türk Lirası'na karşı değeri artmaktadır. Aynı şekilde özellikle Amerika'da ne zaman para genişlemesi olsa altın fiyatlarında da ekstra bir genişleme söz konusu olur. Kriz ortamları için bu yüzden altında pozitif bir hareket olur. Türk Lirası mevduatında ise durum biraz farklıdır. Bu ekonomik daralma neden kaynaklanıyor ona bağlı olarak değişir. Eğer Türkiye'de faizler artırıldıysa, mesela 2019'daki gibi enflasyonu kontrol etmek için ekonomi daralıyorsa, Türk Lirası'na yatırım yapanlar para kazanır. Ancak, tam tersi 2021'in sonundaki gibi döviz kurları yükselirken faizler düşüyorsa Türk Lirası'na yatırım yapanlar ekonomide zarar edebilir.
Ekonomik daralma olduğunda Türk Lirası yatırımcıları maalesef paralarını koruyamayacak. Gayrimenkul yatırımcıları için gayrimenkul fiyatları düşmese bile yatay seyredecektir. Bu da enflasyona karşı varlıkların erimesi demektir. Hatta bazı örneklerde gayrimenkul fiyatlarının düştüğüne de tanıklık edebiliyoruz.
Faizler artarsa borsa, döviz ve altın negatif tepki verir. Artan faizler, elinde Türk Lirası olanlar için her ne kadar zarar ediyor görülse de yarın öbür gün Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) faiz artışı açıklarsa muhtemelen en çok kazanan grup olacaktır. Faiz artışları, Gayrimenkul'de de maalesef borçlanma maliyetlerini arttırmaktadır. O yüzden konut fiyatları düşer ve gayrimenkul satın almak zorlaşır.
Faizlerin düştüğü bir ortamda ise borsa oldukça pozitif bir trend yakalayabilir. Dövizin ve altının değerinde artış trendi görülebilir. TL mevduat bunu negatif karşılar, çünkü piyasada Türk Lirası likiditesi arttıkça Türk Lirası'nın değeri düşecektir. Faizlerin düşmesi gayrimenkule pozitif yansır.
Aşağıdaki tabloda yatırım alternatiflerinin farklı senaryolardaki tepkisini görmektesiniz.
Burada gördüğümüz gibi farklı şartlarda farklı enstrümanlar farklı tepkiler veriyor. Getirileri de dikkate alarak optimum bir portföy oluşturursak farklı senaryolara hazırlıklı oluruz. Tek bir senaryo olacakmış gibi hareket etmemeliyiz. Bu bizim riskimizi oldukça arttıracaktır. Bunun için her türlü senaryoya uygun olarak bir sepet yapmamız ve sepet yaparken hem bu ilişkileri (borsa, döviz ve altın arasındaki) düşünmemiz hem de getirilere bakıp analiz yapıyor olmamız önemlidir. Örneğin, borsa ile gayrimenkule yatırımın oranını artırıp diğer 3 enstrümandaki risklerimizi azaltabiliriz.
Bu yazımızda sizlere değişik yatırım enstrümanlarını tanıtmaya ve portföyü nasıl oluşturabileceğiniz hakkında fikir vermeye çalıştık. Tabii yatırım yaparken kendi kişisel koşullarımızı, gelirimizi, birikimimizi ve risklerimizi dikkate almalıyız. Eğer gençsek biraz daha uzun vadeli düşünüp, getiri beklentisi yüksek olan enstrümanlara yönelmeliyiz. Eğer yaşlıysak ya da gelirimiz belirsizse biraz daha güvenli hareket etmemiz mantıklı olacaktır. Tek bir enstrümana yoğunlaşmak riski azaltmaz , aksine artırır. Mesela, bütün parayı dövize yatıran ile bütün parayı borsaya yatıranın riski hep birbirine yakındır. Tek bir senaryoya odaklanmak risklidir. Eğer güvenli bir portföy oluşturmak istiyorsak mümkün olduğunca birbirine eşit şekilde dağıtmalıyız. Eğer getiri odaklı yapacaksak da uzun vadeli getirecek potansiyeli yüksek olana biraz daha yüklenebiliriz.
"Dolar artacak", "Borsa yükselecek. Ben borsaya yatırım yapayım.", "Buradan şuraya hareket edeyim" gibi düşüncelerle hareket etmek genelde risklidir ve bu şekilde para kazanmak çok zordur. En iyi yatırımcılar hep şunu söyler, "Piyasayı tahmin etmekten çekinirim." Bir duruşumuz olmalıdır. Bir portföyümüz olmalı ve her koşulda onu korumalıyız. Aksi takdirde muhakkak bizden önce bilgiye ulaşan diğer oyuncular olacaktır. Ne kadar çok hareket edersek onlara yem olma riskimiz o kadar artar. O yüzden piyasayı okuma iddiasından vazgeçmek yatırımlarda yapacağımız en akıllıca hareket olacaktır.