Bu yazımızda dünyada en çok satan kitaplardan biri olan finans ve yatırım alanında yazılmış Robert Kiyosaki'nin "Zengin Baba Yoksul Baba" kitabından çıkardığımız 9 dersi sizlerle paylaşıyoruz.
Amerika'da Danville Community College'ın yaptığı bir çalışmaya göre 10 bin okuldan yeni mezun olmuş genç, bir çalışma kapsamına alınmış ve aradan 40 yıl geçtikten sonra bu gençlerin nasıl bir konuma geldikleri tespit edilmiş. Bu 10 bin gençten;
Vefat etmeyen kesimi de düşündüğümüzde, 10 bin kişiden %54'ü, yaklaşık 10 kişiden 5'i finansal sorunlarla baş başa kalmış ve finansal özgürlüğe sahip kesim yalnızca %5. Bu da bizim gençken yapmamız gereken tasarrufları ve yatırımların önemini oldukça vurgulayan bir çalışma.
"Zengin Baba Yoksul Baba" kitabından aldığımız ilk ders zenginliğin tanımı. Robert Kiyosaki'ye göre ne kadar yüksek maaş alırsak alalım, eğer geçinmek için çalışmaya ihtiyaç duyuyorsak fakirizdir. Tam tersi, ne kadar az bir parayla çalışmaya ihtiyaç duymadan yaşamımızı sürdürebiliyorsak bu da bizim zenginliğimizdir.
İkinci ders varlıkların ve yükümlülüklerin tanımıdır. Belki de kitaptan alınabilecek en önemli ders budur. Tablo üzerinde gösterirsek, öncelikle yükümlülüklerimiz ve varlıklarımızı bilmemiz gerekiyor.
Yükümlülükler | Varlıklar |
1) Ev | Çalışmamıza gerek olmaksızın nakit akış elde ettiğimiz yatırımlar |
2) Araba | |
3) Genel Harcamalar | |
4) Kredi ve Kredi Kartı Ödemeleri |
Yükümlülüklerimiz bizim için bir masraf kaynağıdır. Bir kazanç oluşturmaz. Ya finansal varlıklarımızı atıl olarak bekletmemize yol açar ya da doğrudan gider oluştururlar. Oturduğumuz ev buna tipik örneklerden biridir. Ne kadar pahalı evde oturursak o kadar ciddi ve finansman kaynağını yatırmış ve o finansman kaynağından gelir elde edememiş oluruz. Araba yine aynı şekilde hem parayı atıl olarak bekletmemize neden olur hem de aynı zamanda her yıl düzenli masraflar çıkarır. Diğer bütün genel harcamalarımız, okul taksitleri, yeme, içme, giyinme vesaire giderlerimiz yükümlülüklerimizdir. Kredi çektiysek kredinin geri ödemeleri ve kredi kartı ödemeleri bunların hepsi yükümlülüklerimizdir. Yükümlülüklerimiz ne kadar fazla olursa sırtımızdaki yük de o kadar fazla olur.
Diğer yandan varlıklara baktığımızda, varlıklarımız bizim çalışmamıza gerek duymaksızın bize para kazandıran ve nakit akış sağlayan varlıklardır. Örneğin, bir ev aldık ve kiraya verdik, kira gelirimiz var, bu bir varlıktır. Bir şirkete ortak olduk ve hisse senedi aldık. Hazine bonosu ve devlet tahvili aldık vesaire, eğer bize düzenli bir nakit akış sağlıyorsa bu yatırımlarımızın hepsi birer varlıktır.
Eğer yükümlülüklerimiz artarsa giderlerimiz da artacaktır. Bu da bir kısır döngü oluşturacaktır, çünkü masraflar giderek artıyor ve bu da otomatikman giderlerimizi artırıyor. Belki biz de bilançoyu tutturmak için fazladan kredi çekiyoruz. Fazladan borçlanıyoruz, borçlandıkça bu sefer giderlerimiz iyice artıyor ve en sonunda iş çıkmaz bir noktaya geliyor.
Tam tersi şekilde, varlıklarımız arttıkça da gelirlerimiz artacaktır. O gelirleri yeni varlıklara yatırma şansımız olacak ve bu sefer yeni varlıklar gelirlerimizi iyice artıracaktır. Böylece, giderek zenginleşecek ve çok daha hızlı bir şekilde finansal özgürlüğe erişebileceğiz.
Gelir kaynağımızı doğru tanımlamak önemli bir unsurdur. Eğer fakirsek gelirimiz maaşımızdan oluşmaktadır, fakat zenginsek çalışmamıza gerek olmadan bizim için para üreten varlıklara sahibizdir.
Finansal özgürlüğe ulaşmamız için gelir ve gider dengesi oldukça önemlidir. Gelirimiz her zaman giderimizin üstünde olmalı ve bu sayede belirli parayı biriktirip yatırımlara aktarmalıyız. Eğer gelirimiz arttıysa, mümkünse gider seviyemizi aynı tutarak, birikimlerimize ayırdığımız kaynakları daha fazla arttırmalıyız. Gelirimiz düşük olsa bile giderlerimizde mümkün olan kısıtlamaları yaparak gelir gider dengesini muhafaza etmek için yollar aramalıyız.
Hemen her konuda olduğu gibi yatırım ve finans alanında da başarılı olmamız için kendimizi geliştirmemiz gerekmektedir. Hemen hemen her şeyden az da olsa anlamak bizi yatırımda daha başarılı yapacaktır.
Muhasebeyi bilmemiz gerçekten çok önemlidir, çünkü paranın zaman değeri, faizler vesaire bütün bu kavramları öğrenmeliyiz.
Yatırım alternatiflerini tanımalıyız. Hangi yatırımdan ne gibi kazançlar elde edebileceğimizi ve hangi yatırımlarda ne gibi risklere maruz kaldığımızı, ideal bir portföyde riskleri minimize edip getiriyi nasıl maksimize edeceğimizi öğrenmeliyiz.
Satış konusunda kendimizi geliştirmeliyiz, çünkü yatırım yaparken özellikle bir gayrimenkul aldığımızda veya bir araba alıp satarken satış becerilerimiz bizim daha iyi şartlarda anlaşmamızı sağlayacaktır.
Pazarlama konusunda yine kendimizi geliştirmeliyiz. Bu bizim hem kendi profesyonel hayatımızda yaptığımız işi pazarlamamızı kolaylaştıracaktır hem de aldığımız ürünler ve yatırımlarda bu bilgi muhakkak işimize yarayacaktır.
Yazmayı iyi öğrenmemiz gerekiyor. Profesyonel hayatta birçok yazışma yapabiliyoruz ya da farklı konularda kendimizi tanıtan metinler vesaire yazdığımızda yazma önemli bir beceridir.
Konuşma, hitabet bunların hepsi kendimizi geliştirmemiz gereken ve bize oldukça fayda sağlayacak alanlar.
Çoğu insan daha çok para kazanmak için mecbur olduğu işleri yapmaktadır. Diğer yandan kendimizi geliştirmek için ve daha iyi yapmamızı sağlayan yetenekler kazanmak için çalışırsak belki kısa vadede bu bize para kazandırmıyor gibi görünebilir, fakat uzun vadede kazancı çok çok daha yüksek ve verimli olacaktır.
Okuduğumuz kitaplar ve öğrendiğimiz yeni bilgiler yaşam şeklimizi, düşünce tarzımızı ve karar verme yeteneğimizi ciddi anlamda etkilemektedir. Bu yüzden, doğru kaynakları seçmeliyiz ve doğru kaynakları seçmek için oldukça zaman harcamalıyız. Mümkün olduğunca çok daha fazla ve sürekli okuyarak kendimizi geliştirmeliyiz.
Birlikte zaman geçirdimiz iş insanları bizi olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Sürekli negatif düşünceleri olan ya da zamanı çarçur eden insanlarla arkadaşlık kurarsak muhtemelen onlara benzeriz, ama tam tersine zeki ve başarılı olan insanlarla vakit geçirmek bizi hayatta daha başarılı kılacaktır.
İnsan ilişkilerinde rastlanan en yaygın hatalardan biri dinlemeden sürekli konuşmaya çalışmak ve karşı tarafı anlamadan kendimizi ifade etmeye çalışmaktadır. Fakat karşı tarafı dinlemek için daha çok çaba sarf edersek ve anlarsak, anladığımızı da karşı tarafa belli edersek muhtemelen bu iletişim çok daha sağlıklı bir şekilde yürüyecektir. Karşı taraf da artık bizi daha özverili bir şekilde anlamaya çalışacak ve muhtemelen iki taraf için de daha olumlu sonuçlar elde edeceğizdir. Bu yüzden, özellikle müzakerelerde ve pazarlıklarda karşı tarafı anlamak için vakit harcamamız kritik öneme sahiptir.
Kitabın tamamını okumak isterseniz aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.